BDP TBMM’ye gelmesin
Yarın BDP için karar günü. Zannediyorlar ki bütün Türkiye nefesini tuttu, verecekleri kararı bekliyor. Acaba BDP’liler 1 Ekim’de TBMM’ye gelecekler mi, gelmeyecekler mi? Yazının girişinden, yazarın tavrını anlamışsınızdır. Kimseye yalvaracak değiliz. Diyorlar ki; “Devrimci Halk Savaşı” ya da “Demokratik Halk Direnişi”. Biz ne diyoruz saf saf? “Lütfen TBMM’ye gelin”.. Bize ne ya hu? Çok çok düşüncelerini, fikirlerini millet iradesinin en yüksek tecelligahı olan TBMM’de temsil etmek üzere oylarını aldıkları seçmene karşı olan sorumlulukları altında ezilirler. Onlara o oyu, seçmen, Diyarbakır’da grup kurmaları için vermedi ki. Ha ayrıca bizim bilmediğimiz bir devlet yapılanması içinde başka yollarla meclis kurmaya çalışıyorsanız, bizim seçim sistemimizi neden meşgul ediyorsunuz? Hem kendi devlet (!) mekanizmanız içinde bir siyasi yapı tesis edeceksiniz hem de düşman (!) gördüğünüz Türkiye Cumhuriyeti’nin meclisinde varlık göstermek için ortalığı ayağa kaldıracaksınız. Gidin hangi devlet yapısı ise biat ettiğiniz orada yapın milletvekilliğinizi. Her gün şehit cenazeleri kaldırdığımız bir ortamda size maaş ödemek bana zor gelecek. Yine söylüyorum sakın ha yanlış anlaşılmasın. PKK terör faaliyetinde bulunuyor ve BDP de bunu meşru göstermeye çalışıyor diye “Bu insanlar TBMM’ye gelmesin” diyenlerden değilim. Her iki meseleyi birbirinden ayırt edebilirim çok şükür. Sadece böyle bir ortamda, bu insanlara yalvarmam “ille de gelin TBMM’ye” diye. Budur derdim.
Yoksa gelsinler, tezlerini meşru zeminde tartışmaya açsınlar. Gelsinler “demokratik özerklik” talep etsinler. Anayasaya sokmak için teklif hazırlasınlar. Zerre kadar itirazım yok. Ama hem “naz” yapacaklar, hem “caz” yapacaklar.. Yok öyle.. Gelen gelir.. Gelmeyenler için, Anayasanın 84. ve iç tüzüğün 138. Maddeleri işletilir. (Bir ay içinde 5 birleşime gelmeyen vekilin vekilliği düşer) TBMM Başkanlığı resen takip eder, tespitini yaptığında karma komisyona havale eder, söz konusu milletvekili savunmaya davet edilir. Komisyonda ya da Genel Kurul’da savunmasını yapar. 276 eli havada görürse Diyarbakır’a geri döner. Bu kadar basit.
¥
Bir de BDP’lilerin bu dönemde takındığı tavırla ilgili bir-iki eleştirim var. Terörün devam ettiği, her gün şehit cenazeleri kaldırdığımız bir ortamda, teröre gerekçe üretmeye neden devam ediyorsunuz? Sizin “sorun” dediğiniz konular, tekelinizde değil ki. Anadilde eğitimi benim kadar istiyor olamazsınız. Ya da AK Parti’ye oy vermiş bir Kürt kardeşim kadar. Demokratikleşmeyi, insan haklarına saygıyı, faili meçhullerin aydınlatılmasını benim kadar isteyemezsiniz. Bunu da partinizin bir politikasıymış gibi yutturamazsınız. “Kürt sorunu” diye pazarlamaya çalıştığınız sorun, sizin değil, benim sorunum. Sizin sorununuzun ne olduğunu Oslo’da gördük. “Şu bizim tutukluluk meselesi ne olacak?” diye soruyordu adamınız. Sizin sorununuz bu işte. “Apo serbest kalsın, KCK’lılar serbest kalsın, teröristlere operasyon yapılmasın”.. Sizin Kürt meselesi ile ilgili bir derdiniz yok. Sizin derdinizin ne olduğunu biliyoruz hepimiz.