Meclis’e niye gelmedin?
Saza niye gelmedin, söze niye gelmedin
Var gündüz kârın eyle, gece niye gelmedin?
Bu kadim türküyü Ahmet Kaya da güzel söylerdi, İbrahim Tatlıses de... Şimdi her ikisi de söyleyecek durumda değil. En iyisi eski kayıtları dinlemek!
Saz meclisi, söz meclisi... İnsan böyle yerlerde kalabalık ister, bulunması gerekenlerin tam kadro olmasını ister...
Siyaset meclisinde de öyle.
Bir ülkede seçim gerilimi düşürür; çünkü dört-beş yıl birikmiş olan iddialar, afra tafralar bir sonuca ulaşır, halk sözünü söyler.
Berber tıraşı tamamlar, saçın ak mı kara mı olduğu ayan beyan ortaya çıkar!
Bu sefer neden öyle olmadı?
12 Haziran seçimleri kadar net seçim az gördü Türkiye. Bir parti oyların yarısını aldı. Ülkenin tamamında kendini gösterdi. Doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi.. Diğer partiler de net sonuçlara ulaştı. Ana muhalefet, iktidarın yarısı kadar oy aldı. Ondan sonraki parti de onun yarısı kadar.
Diğer oylar farklı partiler ve “bağımsız”lar arasında paylaşıldı.
Temsil oranı çok yüksek bir seçim olduğu herkesce kabul edildi.
Seçimlerden sonra sembolik Meclis açılışı var. Milletvekillerinin yemin edip, sürece tamamlaması için bu açılış.
İki parti tavır aldı.
Ana muhalefet partisinin tavrı, seçimlerde aradığını bulamamasına, boykot yaparak gücünü göstermesine bağlanabilir.
Onlar saza ve söze ondan gelmediler.
Ya diğerleri?
BDP de Meclis’e gelmemekte direndi. Önce mesele yemin metni sanıldı. Sonra öyle olmadığı anlaşıldı.
Seçime girdin, baraj altında kalma ihtimali yüzünden bağımsız adaylar çıkardın ve bir çoğunu seçtirdin. “Efendim, tutuklu arkadaşlarımız vardı da, onların da Meclis’e gelmesi lâzımdı.”
O da hukukun işi. Sırf BDP’nin değil, CHP’nin ve MHP’nin de Meclis’e gelemeyen vekilleri var.
Çaldığım saza mı yanam ettiğin naza mı yanam!
Seçim sonrası sun’i bir gerilim ortamı meydana getirildi. Sebepler, bahaneler, kulplar arandı.
CHP fazla direnemedi, Meclis’te yerini aldı.
BDP neden işi uzattı?
Elbette tahmin edilemez değil. İmralı’dan ışık alamadılar, Kandil’den talimat!
Bu kuzular, kendi güçleriyle, iradeleriyle seçilmişlerdir diyebilir miyiz?
O isimler yerine başka isimler olsa sonuç bir virgül olsun değişecek miydi?
Tam Güneydoğu klasiği!
Eskiden feodal yapılar seçimi bütünüyle belirlerdi, şimdi feodalitenin iktidar alanını sahiplenen örgütler!
Mesela bir Hakkari milletvekili geçmişte en uç sağ partiden en uç sol partiye geçebilir ve seçilme konusunda sıkıntı çekmezdi.
BDP’li vekillerin önce bu düzeni değiştirmesi lâzım.
Ne kendileri seçilmekte özgürler, ne de onları seçenler seçmekte!
Kitlelerin hür iradelerinin ortaya çıkması için Meclis zemini önemli. İnşaallah önümüzdeki dönemi böyle değerlendirirler de, bölgede seçimler gerçek seçim olur! Bu yüzden “Meclis’e neden geldiniz” demeyeceğiz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.