Anayasa, çatışma üretmemeli
Anayasanın üzerinde en fazla ihtilaf çıkan maddeleri, milliyet anlayışı, yemin, ülkenin yekpareliği, resmî dil, bayrağın tekliği, laiklik, manevi yapı ve kuvvetler ayrılığında yetki çatışmasıyla kurumların olması gereken yerleriyle alakalıdır...
Anayasalarımız, geçim yerine ihtilaf, dirlik yerine çatışma üretmişlerdir.
1876 Kanun-ı Esasi’si kendi kafasına göre bir metin hazırlattıran Mithat Paşa ile Abdülhamid Han arasında bir mücadele mevzuudur. Padişah, sonradan cinayet mahkûmu olacak bu sadrazamın metnini bir kenara iterek kendisi yeni bir anayasa yaptırtmıştır. Toprak ayaklar altından kayıyor, imparatorluk kaynıyor. Mevcudu muhafaza birinci meseledir. Bugün nasıl ki bölünme birinci endişeyse 136 yıl önce de benzer endişe yaşanmaktadır. Aynı dönemde Cevdet Paşa Mecelle’yi insanlığa armağan eder. Ceza ve ticaret kanunu tercümeleri yapılır vs.
1293/1876 Anayasası mevcudu muhafaza derdindedir.
1924 Anayasası ise başka bir derttedir:
Cumhuriyeti muhafaza.
Yeni telakki, dine topyekûn cephe alır, tarihe, Osmanlı Sülalesine iyi bakmaz, mazi karalanır. Osmanlının borçları kabul fakat kendisi reddedilir. Bu reddiye ile Cumhuriyeti muhafaza en büyük problemdir. Bir taraftan bu tedirginlik sürerken diğer taraftan inkılaplarla dünden kalan disiplin, müesseseler, hukuk, hayat ve sosyal yapı devlet bünyesinden âdeta kazınır. Laiklik, kendisi ve objektif olmaktan ziyade kılıftır.
1961 Anayasası ise tepkiden de öte nefretin adıdır. Seçimle gelmiş meşru bir iktidara karşı isyan belgesidir. 27 Mayıs darbe faili cuntacılar, kısa süre içinde ne yaptıklarını anlamış fakat iş işten geçmiştir. Artık idamlar olmuştur. Bu itibarla kendilerine kontenjan senatörlüğü diye bir sığınak ihdas ederler. Bu anayasa ile vatandaş arasında kan uyuşmazlığı başlar. O uyuşmazlık, az zamanda çatışmalar halinde gençliğe, işçiye sınıflara sıçrayacaktır. Ülke yabancı ajanların idman sahasına döner. 1971’de ikinci bir darbe ile tedavi yapıldığı zannedilir. Ancak millet iktidarına ve milletin değerlerine karşı reaksiyoner zihniyetin anayasası kalbura çevrilmiş olarak sadece 21 sene yaşayabilir.
1982 Anayasası mantık, muhakeme ve anlayış olarak 1961’in tekrarıdır. İki anayasanın da dili kelimeden ziyade kurşundur. O da her değere öfke ve tepki içindedir. Şu farkla ki bu defa anayasa, aynı zamanda kendine yapay metafizik payanda arama arayışındadır. Bu sebeple ‘61 Anayasasının Türk milliyetçiliği dediği kavrama o, Atatürk milliyetçiliği demiş, milletvekili ve Cumhurbaşkanı yemin metinlerine de kurucu reisicumhurun ismi eklenmiştir.
‘24 Anayasası kürsüdeki insana ‘vallahi’ diye yemin ettirirken ‘82 Anayasası ‘Atatürk’ dedirtmiştir.
Böylece ortaya meşruti bir Cumhuriyet çıktı.
Bu anayasanın girişi ise sanki ‘münacat’ faslıdır.
O fasılla ‘71 darbesiyle ilkokul andlarına eklenmiş ‘eyyy’ diye başlayan ayin cümlesi aynı öfke, red ve tepki zihniyetinin mahsulüdür.
Çatışmadan uzak, kendinden emin bir anayasa yapmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.