Türkçe bizim ses bayrağımızdır.
110 ülkenin katıldığı Türkçe olimpiyatları büyük bir coşku ile yapıldı. Şarkısı, Türküsü, mehteri olağanüstü gösterileriyle tam bir şölene tanık olduk.
Biliyorum, bazı aklı evveller bu hizmetleri küçümsüyor.
Hayatı boyunca, yıkmaktan, kötülemekten, karalamaktan başka hiçbir iş yapmamış –hasta ruhların- propagandalarına kapılıyor bazıları.
Hoca Efendi Amerikada’ymış da, bu okullarda bir şey öğretilmiyormuş da, falanda, filanda…
Evet, O muhterem, Amerika’da, ama ruhu burada..
Kaldı ki, burada olanlara ne tuzaklar kurulduğunu görüyoruz. Berat ettiği bir davadan bile Yargıtay başsavcısının–gerekçeyi-değiştirmek için nasıl çırpındığı ortada.
Okullarda, Ne öğretilip, ne öğretilmediğine gelince.. TV ekranları her şeyi söylüyor. Başka söze hacet var mı?
Bir dili öğrenmek bir medeniyeti, bir kültürü öğrenmektir.
Bir kültürün hazinelerinin anahtarını elde etmektir.
Bu kapıdan girenlerin yarınlarda neler yapacağını hep beraber göreceğiz.
Hoca efendinin üflediği nefes 110 ülkede yediveren gülleri gibi açıyor. Tıpkı Ahmet Yesevi dervişleri gibi binlerce hizmet adamı bize emekleri, gayretleri, hizmetleriyle yeni bir Osmanlı ufku sunuyor. Devlet-i Ali’nin yıllar önce yaptığını şimdi torunları olarak bir kanaat önderi liderliğinde bir milletin asil ve necip evlatları yapıyor.
Afrika’dan Asya’dan gelen öğrencilerin okuduğu Türkçe şiirlerin yüreklerde hangi yansımaları yaptığını söylemeye gerek var mı? çekildiğimiz topraklarda şimdi yeni bir dünya kuruluyor. Onun harcını bu çağın yeni derviş gazileri karıyor. Hani İbn-i Haldun diyordu ya ‘her zevalin bir kemali her kemalin de bir zevali vardır.’ Zeval yerini kemale büyük bir özlem ve iştiyakla bırakıyor. Türk dilini, Türk kültürünü ve tabii ki Türk bayrağını 110 ülkede şerefle dalgalandıran bu insanlardan rahatsız olmak, bize açılan kapılardan rahatsız olmaktır. Bir hizmet vasıtasıyla her gün yeni kapılar, yeni imkanlar açılıyor önümüze.
Hadi Uluengin yazmış ve sormuştu, ‘Türkçe ve Türk bayrağı nerenize batıyor?’ diye.. Teşekkürler vicdanlı kalem, hem de elfi elfi.(Yüzlerce)
Batan, bize sunulan ufuktur. Bazıları bu ufka doğru yürümemizden korkuyor. Hayallerimizi, düşüncelerimizi, hülyalarımızı bu toprakların ötesine taşımamızı istemiyor. Küçük bir alanda dönüp durmamızı, lüzumsuz işlerle meşgul olmamızı istiyor.
Hoca efendinin ruh üflediği hizmet, bizi–küçük çekişmelerden-kurtararak bir büyük hedefe yönelttiği için içimizdeki yabancıların tepkisini çekiyor. Onca kine, onca düşmanlığa rağmen Hoca efendi bütün büyük ruhlar gibi onlara da dostluk elini uzatmaktan imtina etmiyor.
Milletçe daraldığımız şu günlerde Türkçe olimpiyatları hepimiz için bir mutluluk nefesi olmuştur.
Söyleyecek fazla bir şey yok. çağımızın Karamanoğlu Mehmet beyleri haykırıyorlar bundan böyle Türkiye’de, Türk Dünyasında, Nerde bir Türk varsa orada velhasıl Dünyanın her köşesinde bundan böyle Türkçe konuşulacaktır.
Bu ülkenin, başta Hocaefendi olmak üzere evini, barkını, yurdunu, vatanını bırakarak bir büyük ülkünün peşinde koşan hizmet erlerine bir saygı borcu vardır. Büyük bir boşluğu dolduruyorlar ve bir tek biz haklı değiliz siz de haklısınız deme ali cenaplığını göstererek.
Hepsine, iyi ki varsınız diyorum.
En içten dualar onlar için olsun.