Hristiyan Vakıfları ve Osmanoğulları
Başbakan yardımcısı Sayın Bülent Arınç, pervasız sözleri ile medya mensuplarının ve herhalde halkımızın ilgisini hiç kaybetmedi. Hristiyan vakıflarını geri vermeyi kabûl etmemiz hakkında gasbettiklerimizi iâde ediyoruz dedi. Cesur, fakat gerçek bir sözdür. Üstelik birtakım tereddütlere karşı lüzumlu idi.
Fâtih’in, Atatürk’ün kabul ve müsamaha ettiklerini, onlardan daha milliyetçi olduklarına inanan bir zihniyet, geçersiz saydı. Ancak Yunanistan ile Ermenilerin çirkin davranışlarının etkisini belirtmem gerekir. Bu etki devam ediyor. Hâlâ Patrik’in statüsü, Heybeli okulu, el konan vakıflar ile uğraşanlar var.
Her neyse. Biz, cami düşmanı Yunanistan, minare düşmanı ve Taşnak dostu İsviçre’yi emsalini, tutumlarını değiştirmek için zamana terk edelim. Dehşetli aleyhimize işleyen, dış politikamızı olumsuz etkileyen aksaklıklarımızı, gecikmelerimizi düzeltelim.
Hristiyan vakıflarından önce, Türk vakıflarına el koyduk. Bunların statülerini de gözden geçirmek gerekiyor. Ama en büyük dehşeti, Osmanoğulları’nı bir gün içinde sürüp yarım asır dış ülkelerde süründürerek irtikâb ettik. Hanedanın serveti, Millî Mücadele’ye bile katılmamış kişilerce gasbedildi.
Osmanoğulları, 2700 yıllık bütün Türk tarihinin en büyük ailesidir. Atatürk, belirli yaşa gelmiş şehzadeleri çıkartmak isterken, Başvekil İsmet Paşa, Hânedân üyeleri şehzade ve sultanlar dışında Hânedan mensupları denenleri de Türkiye’den ve Türk uyruğundan ebediyyen çıkartmak için Atatürk’ü ikna etti. Sürülenler 37 şehzâde (14’ü 18 yaşından küçük) ve 42 sultan (15’i 18’den küçük) olup bunlar Hânedan âzâsı (üyesi) idiler. Hanedan mensûbu denen 20 dâmâd, 16 sultan-zâde, 15 hanım-sultan, 13 hanım-efendi bunlara katıldı. Bunların da hiç unvan taşımayan çocukları, torunları ve maiyettekiler vardı, onlar da gitti.
Bugün Osmanoğulları, bebek yaştakiler dahil, 25 kadar Şehzâde ve 25 kadar Sultan’dan oluşuyor. Bunlara “Hânedân üyesi” deniyor. “Hânedân mensûbu” denenler gene azdır. Bu ikinci zümre de bir ölçüde dışlanmamak suretiyle hepsini muntazam gelirlere bağlayan bir vakıf kurmamız gerekiyor (saraylar ve bütün eşyaları padişah malı değil, devlet malıdır, tahta geçen hükümdar kullanıp aynen devrederdi). Bu millî ayıbımıza ancak çok radikal kararlardan çekinmeyen bugünkü yönetim son verebilir. Sayın Cumhurbaşkanımız’ın, Sayın Başbakanımız’ın yüksek dikkatlerine sunuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.