Süreyya’nın Sırrı!
O şimdi “mebbus”! Hayır kafiye aramıyorum, ihtiyaç yok.
Neyzen’i hatırlamama tek sebep de o değil. Meclis’te her türlü “mebbus” var. Fakat Süreyya en seçmelerinden. Bir aralar neydi o, her yere girip çıkıyor, her kapıda bitiyor ve ne yapıp yapıyor ve kendinden söz ettiriyordu.
Ne denir böylelerine?
Lügat bir isim ver!
Sırrı Süreyya modası, son seçimlere kadar “tüm hızıyla” sürdü. Seçim bu modayı birden arkaik hale getirdi. Dün Sırrısız laf etmeyenlerin sesi kesildi. Sırrı’nın çalacağı kapılar hızla azaldı.
O ne de olsa yüksek bir kapı bulmuştu.
Bu kapıyı nerede buldu? Terör örgütünün bir türlü siyasileşemeyen partisinde.
Terör örgütü bir takım tezler öne sürüyor ve yaptığı işleri ona dayandırıyor.
Mesela, “Kürtlere kültürel haklarını vermiyorsunuz” diyor, bilmem kaç tane masum sivili katlediyor. “Bize demokratik özerklik verin” diyor, yüzlerce, binlerce insanı öldürüyor...
Sözünün bütün kuvveti, öldürebilmesinde. Öldüremediği zaman bir hiç...
Onun siyasi uzantısı da, örgüt öldüremediğinde hiç hükmünde.
Bunlar seçimlerde “bağımsız” ayaklardan Sırrı’yı da seçtirdiler.
Sırrı’yı seçenlerin kahir ekseriyeti Sırrı’nın bir tek satırını okumamıştır ve ne menem bir şey olduğunu bilmezler.
Emir demiri kesmiş, Süreyya mebbus olmuştur.
Ondan sonra yemin faslı var. Birden ve aniden, sebepsiz ve nedensiz bir boykot havası esmiştir.
“Meclise gelmeyeceğiz, ve yemin etmeyeceğiz!”
Adamlar “demokratik ve özerk” ya, bir sürü ipe sapa gelmez gerekçe.
Şu beklenmiş olmalıdır: Biz kıymetliyiz, Meclis’e gelmezsek yer yerinden oynar, Amerika Avrupa ayağa kalkar, halk sokaklara dökülür ve halk savaşını başlatırız!
Hayal-i ham!
Bilinen Sırrı’nın bu “siyasi parti”nin gerçek elemanlarından olmadığı. Ama, onların düşüncesizlik eylemlerini paylaşmaktan da geri kalmamıştır.
Sonunda yemin etmemeye yeminliler, değişen havadan, halk savaşı umutlarının tükenmesinden ötürü, Meclis’e geldiler. Kuzu kuzu yemin ettiler...
Sırrı da öyle.
Sonra da Sırrı çıkıp Meclis kürsüsünde konuştu.
Dün bir, bugün iki! Sabredemedi. Zamirini ortaya döktü.
Zaten başkası beklenemezdi.
Yüksek perdeden buyurdu: Böyle mecburi askerlikle şehitlik olmaz!
Memleket yepyeni, müdhiş, mükemmel ve de Önder bir fakih kazandı!
Daha önceleri neredeydiniz? Örgütün sivil namazları sırasında diyanet reisi arandı da bulunamadıydı.
İşte birinci sınıf bir eleman. Tam örgütün şeyine göre.
Kes fetvayı!
Şehitlikle askerliğin şöyle veya böyle olmasının bir ilgisi yok. Şehitliğin ilk şartı: Allah yolunda canını feda etmek, islâmiyet uğruna harbde ölmek...
Vicdani red mi?
Vicdanı olan bu reddi vicdanlara izah ederse, elbette kabul.
Sırrı ilk çıkışında kendini duyurdu. Kürt sorununda çatışmalı sürecin aşılması için bir haftanın bile yeterli olduğunu söyleyen Sırrı yeter ki “çözüm istenilsin” demiş.
Süreyya, bütün Sırrın bu mu? Çözüm istemeyen kim? Hani senin “blok” tabir ettiklerin var ya, şöyle onlara dikkatle bir bak, ondan sonra konuş.
Tabii bulanık suda balık avlamak mesleğini terk etmek şartıyla!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.