Suriye ve İran
27 üyeli Arap Birliği, üyelerinden biri olan Suriye’ye sert ültimatom verdi: Beşar Esad’ı 15 gün içerisinde muhalefetle ciddi bir anlaşmaya davet etti. Aksi takdirde Suriye’nin Arap Birliği üyeliğinin askıya alınacağı yani geçici olarak birlikten çıkarılacağı bildirildi (Türkiye, Arap Birliği’nde müşâhid yani gözlemcidir).
Ne olur: Bana göre Esad, muhalefetle müzakereye başlayabilir. Müddet belirtmeksizin demokratik reformlara gideceğini söyleyebilir. Ancak muvâzaasız muhalefet partileri ile serbest seçim yapacağı bir tarih belirlemez. Kaddafi’nin çok uzun mukavemeti, Esad’a cesaret vermiş gibidir: Kanının son damlasına kadar karşı koymak. Neye karşı koyuyor? Demokrasiye... Zira serbest seçimlerde kaybettiği takdirde, kendisinden ve ailesinden hesap sorulacağı âşikârdır.
Çok küçük bir Şîî azınlığa ve bu azınlığın bir ailesine dayanan Esad rejiminin dünyada hemen hemen tek destekçisi kaldı: İran.
İran, Suriye’yi, Doğu Akdeniz’deki nüfuzunu sürdürmek için zorunlu görüyor. İran da, Suriye gibi demokrasi dünyasını karşısına almış durumda. Ancak Suriye’den farklı bir rejimle yönetiliyor. İran’da devletin başında kalmak için direnen bir aile yok. Şîî-Câferî itikadında bir şeriat devleti ama -aynı itikatta olmak şartıyla- muhalefet partileri ile seçime gidebiliyor. Seçim sonunda cumhurbaşkanı ve ekibi değişebiliyor.
Demokrasi dünyası İran’ın rejimine karışmak niyetinde değil. İran ile karşı karşıya gelmesinin sebebi, dünyayı süper silahlarla tehdide kalkışmasından kaynaklanıyor. Bir de tabiatıyla -Türkiye dahil- hiçbir devlet İran’ın Doğu Akdeniz hegemonyasını kabûl etmiyor.
İran, Türkiye’nin Malatya’da erken haber alma yoluyla savunma radarı kurulması için izin vermesine karşı çıkıyor. Bu, “bırakın benim batı tarafımda kalan bütün ülkeleri tehdide devam edeyim” demek. Suriye’de müttefiki Baas rejimi düşerse İran, bu coğrafyada tek başına kalacağından endişe ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.