Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

“Taşra kitapçılığının ruhuna fatiha”

“Taşra kitapçılığının ruhuna fatiha”

İlkokulda, kitaplarımızı defterlerimizi rahmetli babam alırdı. Kitap dünyasında ufak ufak seyahate çıkmaya başladığımda ortaokul öğrencisiydim. Önceleri ders kitapları için gittim kitapçılara; sonra roman, hikâye, şiir ve fikir kitapları için. Liseye geldiğimde, artık ders kitapları için kitapçıya gitmek ikinci plandan kalmış, her türden kitap için gider olmuştum kitapçılara.

İlk gittiğim kitapçı, Yakup Çınar ağabeyin dükkânıydı. 10 metrekare ya vardı ya yoktu... Kitap ve dergi dünyasına Yakup Ağabey’in dükkânından açıldım. Belki resmen devletin lisesinden, üniversitesinden mezun olmuştum ama asıl kendimi inşâ ettiğim mekân, Yakup Ağabey’in Töre Kitabevi olmuştu. Yani bir yandan da o kitabevinden mezun olmuştum.

Ankara’da sevgili Fatih’in Ülke Kitabevi, meslek hayatımın kitabevidir. Sonra buna Akçağ Yayınları’nın Kızılay’daki binası da eklendi ama ille de Töre Kitabevi... İlk gençliğimin sıcak mekânı; sohbetlerin, okumaların ve tartışmaların bizleri yoğurduğu Töre Kitabevi...

Yıllar sonra Töre Kitabevi el değiştirdi ve Törem Kitap-Kırtasiye olarak faaliyet göstermeye başladı. Memlekete her gittiğimde, Törem’e uğrar, sanki raflarında, duvarlarında gençlik yıllarımı arar, eski günleri yâd ederim. Fakat her gidişimde, derin bir hüzün de kaplar içimi... Çünkü artık burada doğru dürüst kitap satılmıyordu ve ağırlık kırtasiyede idi. Tabii, kırtasiyeciliği de “bir milyoncular”a karşı direnerek sürdürüyordu. Kitap olarak sadece dua kitapları ve Lokman Hekim kitapları; dergi olarak da üniversiteye hazırlık testi dergileri satıyorlar. Bunları almaya gelen sohbet etmez ki...

Biliyorum... Artık kitap eskisi kadar güncel değil ve piyasası da değişti... Dergiler derseniz, onların büyük kısmı amatör heyecanlarla neşrediliyor. Artık taşra kitapçılarının vitrinlerini kitaplar ve dergiler süslemiyor... Taşra kitapçılığı bitti... Sadece kitapçılık bitmedi taşrada... Sohbet bitti... Nakış nakış irfan işlemeler bitti... Bilginin paylaşılması bitti... Gençlerin sohbeti, irfanı hakke’l-yakin yaşaması bitti...

Törem’de, kitapçılığın bitmesinin sebebini sordum... Bazı sebeplerle beraber, en önemli sebebin, okul kitaplarının bedava verilmesi olduğunu söylediler. Ders kitapları bedava verilince, ders kitaplarından elde edilen gelirin bir kısmının genel kitaplara ayrılması imkânı ortadan kalkmış oluyormuş.



Geçenlerde, Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün ilk gençlik yıllarında Sakarya’da açtığı kitapçı dükkânında çekilmiş fotoğraflarını görünce içim cız etti. Kendi gençliğimi hatırladım...

İddia ediyorum; bugünkü iktidar partisi mensuplarının büyük çoğunluğu, benim gibi hem devletin okullarından hem de bir kitapçıdan mezun olmuşlardır. İddiama, Yeni Akit yazarlarının çoğunu da dâhil ediyorum; onlar da birer taşra kitapçısı müdavimi olmuşlardır gençlik yıllarında.

Yukarıda da dediğim gibi, o kitapçılar, birer irfan ocağıydı ve gençleri geleceğe hazırlarlar, onlara özgüven, medenî cesaret verir ve ülkenin geleceği ile ilgili düşler kurdururdu.

Artık o irfan sofraları yok; demlenen çayların eşliğinde ülkenin geleceği düşleri kurulmuyor artık oralarda.

Şimdi “bedava kitap” kampanyasını gözden geçirmemiz lazım. Taşra kitapçılığının ruhuna fatiha okumak istiyorsak, kampanyaya devam edelim; istemiyorsak, hiç olmazsa, her il ve ilçede, bedava kitapların, gene zor-belâ ayakta durmaya çalışan kitapçılar aracılığıyla dağıtılmasını sağlamamız (ilk yıllarda yapılmıştı) ve böylece onlara bir nefeslik destek vermemiz lazım.



Taşra kitapçıları... İrfan sofraları... Sohbetler... Düşler...

Yaşlanmaya mı başlıyorum ne?!.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi