Anayasa’da bayrak telakkisi
Gündemdeki tabirle söylemek lazımsa anayasa için düşünülebilecek kalın kırmızı çizgiler resmi dil, ülke bütünlüğü ve bütünlüğün alemi olan bayraktır. Herhalde çalışmalarda bu kalın çizgilerin yanına dar enli iki çizgi daha eklenir. Başkent ve laiklik ilkesi. Ancak bunlar izafidir. Diğerleri ise mutlaktır, taviz kabul etmez.
Proje çok büyüktür.
Kürt’ü dinsizleştirme.
Türk’ü dinsizleştirme ve sonradan bunları birbiriyle çatıştırma.
Türk, tek parti zihniyeti eliyle dinsizleştirilmek için ne lazımsa yapıldı. 14 Mayıs 1950 o projenin iflas tarihidir. Kısmi başarıları hiçbir zaman ekseriyete hakim bir galibiyete dönmedi.
Şimdi aynı tezgâhta Kürtler işlem görmekte. Dün Türkler, tek parti pençesindeydi.
Bugün Kürtler illegal bir tek partinin pençesinde.
Çeyrek asrı aşkın bir zaman Tek Parti, dininden, dilinden, isminden, örfüne kadar Türkleri manevi iklimindeki her bağdan koparmaya çalıştı. Şimdi de güya sosyalist aslındaysa simetrisindeki mevzubahis zihniyet gibi koyu faşist silahlı parti de Kürtleri dinsizleştirme peşinde. 2000’in başlarında İmralı sakini, Kürtlere ‘çocuklarınıza İslâm öncesi isimler koyun’ diye talimat vermişti. Bu film, bizler için eskidir. İki devlet geçişinde bunu görmüştük. Vatandaş, çocuğuna babasının ismini veremezdi.
Bu dinsizleştirme projesinde gaye nedir?
Gaye makası açmaktır?
O ne demek?
Türklerle Kürtleri birbirine bağlayan İslamiyet’ten uzaklaştırmak. Ortak kıymet kalmayınca her iki tarafın da sarılacağı manevi değer ırktır. Temenni ederiz ki Türkler için iflas eden bu proje Kürtler için de bir gün bir başka mayıs müjdesiyle yine iflas eder. Şu var ki Kürtler, ikinci kere Tek Parti zulmünü yaşamaktadır. Eğer ırki değerler değil de tarihte olduğu gibi şimdi de ümmet ölçekli bir büyük bakış hakim olsaydı bugün şu kırmızı çizgi problemleri yaşanmazdı. O takdirde herkesin bayrağı aynı bayrak, uğruna canını verdiği vatanı aynı vatan olacaktı. Bu bin yıldır böyleydi. Bir asır öncesine kadarki Kürtlerde iz’an yok muydu ki onlar ayrı dil, ayrı ülke, ayrı vatan istemesinlerdi. İz’anın da idrakin de alâsı vardı. O günlerde bunları dile getirecek Kürtleri ‘neuzü billah bu kâfir olmuş!’ diyerek yine Kürtler boğardı. Şunu demek mübalağa olmaz, ‘bir çok Kürt, Halife’yi bir çok Türk’ten daha çok seviyordu’. İttihad-u terakki artı Kemalizm terkibinden mürekkep Ergenekon, bizatihi Kürtçülüğün mimarıdır.
Yoksa Kürt de Türk gibi şuna inanırdı:
Bu bayrak, rengini İslâm uğruna can vermiş şehitlerin kanından alır. Cumhuriyet öncesinde sağdan sola olan hilal, Allahü teâlâ isminin ilk harfi Elif’in, yıldız da Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- isminin ilk harfi Mim’in usta eliyle bu şekli almasıdır.
Ay yıldızlı bu bayrak, her Müslümanın bayrağıdır.
Resmi dilin yanına başka dil olamayacağı gibi al bayrağın yanına da başka bayrak olamaz. Aksine hareket şehidlerin kemiklerini sızlatır, ceddimize hakaret olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.