Ankara-Erbil hattına dikkat
Terör saldırısının hemen ardından Ankara’da müthiş bir diplomasi trafiği başladı. Bunların merkezinde Kuzey Irak’tan gelen konuklar ve mesajlar yer alıyor. Şaşırtıcı değil; zira şu dakika itibarıyla Türkiye’nin atacağı her adım, Kuzey Irak yönetimini doğrudan ilgilendiriyor.
Ankara, geçtiğimiz hafta önemli bir konuk ağırlamıştı. Irak Dışişleri Bakanı Hoşyer Zebari’ye, PKK’nın Irak topraklarındaki varlığından duyulan rahatsızlık en açık biçimde iletilmişti. Ancak önceki gün ortaya çıkan tablo, bir terör eyleminden çok, adeta bir meydan okumayı ifade ediyor. Nitekim daha şehit cenazeleri yola çıkmadan Erbil’le Ankara arasında müthiş bir trafik başladı.
Önce Mesut Barzani, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı arayarak başsağlığı diledi. Saldırının ‘Türk-Kürt kardeşliğini hedef aldığını’ söyledi.
Bu telefonun hemen ardından Mesut Barzani, KDP Başkan yardımcısı ve bölgesel yönetimin gelecekteki en önemli ismi sayılan Neçirvan Barzani’yi çağırdı ve Türkiye’ye gitmesini söyledi. Neçirvan’ın ilk tepkisi ‘Şimdi mi gideyim?’ sorusu oldu.
Mesut Barzani’nin cevabı çok netti: ‘Evet, hemen şimdi gidiyorsun.’
Kürtçe mesaj
Neçirvan Barzani, Ankara temaslarının ilk durağında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştü. Görüşmenin ardından yaptığı açıklamada Kürtçe konuşması ve Türkiye’nin açılım politikasını desteklediklerini söylemesi manidardı. Bu bir anlamda ‘yakın gelecekte Kuzey Irak yönetimi nerede duracak’ sorusunun da açık cevabıydı.
İşte o yakın geleceğin en kritik aşamalarından birisi dün itibarıyla başladı. Türkiye yıllar sonra, kapsamlı bir kara harekatıyla yeniden Irak topraklarında. Harekatın daha öncekilerden farkına dair pek çok noktanın altı çizilebilir. Ama üç tanesi önemli. Bir, Türkiye’de daha öncekilerle kıyaslanamayacak düzeyde bir kurumsal bütünlük ve siyasi kararlılık var. İki, Kuzey Irak bölgesel yönetimi ve de Bağdat’taki merkezi hükümet Türkiye’nin bu kararlılığının farkında ve buna itiraz geliştirecek bir yerde durmuyor, durması da mümkün değil.
Ama en önemlisi üçüncüsü. Ankara, Erbil yönetimiyle geliştirdiği iyi ilişkilerin ve ekonomik entegrasyon sürecinin sonuçlarını artık almaya başlıyor. Bu kelimeyi artık çok daha sık duyacağız; entegrasyon. Başka bir deyişle, sorunların girdabında devam eden bir ilişki, belki de beklenmedik bir bütünleşmenin zeminini oluşturacak.
Benzeri bir sürecin Suriye Kürtleriyle de yaşanacağını daha önce de ifade etmiştim. Bir kez daha not düşmüş olalım.
Bağdat-Erbil gerginliği
Bütün bunları konuşurken, dikkatten kaçan önemli bir gelişme var. Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmesine karşı çıkan Kürt yönetiminin aksine, Bağdat’taki Nuri El Maliki hükümeti, çekilme takviminin bir an önce tamamlanmasını istiyor.
Bu görüş farkı üzerinden yapılan en temel gelecek okuması, Kürtlerin, Araplarla yaşayabileceği gerginlik. Nitekim geçtiğimiz hafta buna dair ilginç gelişmeler yaşandı. Hanekin’deki devlet dairelerinden Kürdistan bayrağının indirilmesi yönündeki talimatın sahibi Başbakan Maliki’ydi. Kürt yönetimi bu duruma sert tepki gösterse de, bu mesajın önümüzdeki aylarda nelere gebe olduğunun da farkındaydı.
Bayrak krizi, şimdilik karşılıklı açıklamalarla yatışmış görünüyor. Ancak Iyad Allavi liderliğindeki Irakiyye ittifakının bayrakların indirilmesinden memnuniyet duyduğunu açıklamasını da bir kenara not etmekte yarar var. Hatırlayacağınız üzere Allavi’nin listesi, seçimlerde Türkiye tarafından desteklenmişti.
Artık Kuzey Irak’ı çok daha yakından takip etmenin zamanıdır. Ben 1996’da başlamıştım, tavsiye ederim.