Peki tamam açılımlar dursun
Dünkü yazımda gazetemizin Ankara temsilcisi Yener Dönmez’in, açılımlar karşısındaki sert tavrını eleştirmiş ve iki meseleyi birbirinden ayırmamız gerektiğini yazmıştım.
Üstelik de örnekleriyle.. her Kürt’ün potansiyel birer PKK’lı olmadığını kabul etmemiz gerektiğini, bizim bu açılımları yaparken, silahlı terör örgütünün taleplerini yerine getirdiğimizi düşünmememiz gerektiğini geçtim kayıtlara..
Hatta kamuoyundaki yaygın kanaatin de; “yeter artık, yok açılım-maçılım” olduğunu da anlattım.. Ama biz gazeteciyiz. Toplumun hassasiyetlerini gözetelim derken, kırıp dökmemeliyiz.
Ana dilde eğitim hakkı isteyen adamlar arasında, Mehmetçiğe mermi sıkanlar da var diye anasının ak sütü kadar helal olan bir hakkı, gariban Kürtten, niye esirgeyecekmişiz ki?
Teröristler elma yemekten hoşlanıyorsa elmayı mı yasaklayalım?. Bir önceki gün; “bu kardeşlik burada biter” başlıklı yazımı da önüme çıkararak; “Ne oldu sana Dede?” diye soranlar var..
Açın lütfen “Bu kardeşlik burada biter” yazımı, gerçekten kardeşlerimize dönük bir eleştiri bulabilecek misiniz? O yazıda da ifade ettim, bugün de arkasındayım. PKK Kürt haklarını savunan, koruyan, talep eden bir örgüt değildir. PKK uluslararası bir suç örgütüdür.
Aralarında en güçlü müttefiklerimizin de bulunduğu ülkelerce beslenmekte ve üzerimize salınmaktadır. Kürtlerin, sosyal, siyasal, kültürel haklarını isteyen gariban Kürt gençlerini kandırıp, onları dağa çıkaran bir örgüttür.
Biz ise bugün kalkmışız, Kürtlük ile alakası olmayan bu terör örgütünün faaliyetleri nedeniyle kendi kardeşlerimizi haklarından mahrum etmenin hesaplarını yapıyoruz. Bugün, PKK’ya inat Kürtlerin demokratik haklarını teslim edeceğimiz gündür.
PKK’ya inat kardeşliğimizi ilan edeceğimiz gündür..
BAYRAK MİTİNGİ
Yazarların, gazetecilerin, televizyoncuların yayınlarında halkın hislerine tercüman olmak kadar, onları sağduyuya davet etmek gibi bir misyonu da olduğuna inanıyorum. Beni yakından tanıyanlar bilecektir ne kadar duygusal bir adam olduğumu.
Beni bilenler, görmeseler bile bilirler ki, 19 Ekim’den beri gözyaşlarım dinmedi.. Ama bu işler öyle olmuyor. Bakın biz Bayrak Mitingi deneyimli bir toplumuz. Ve bu mitinglerin, bugün hangi tertibin oyunu-düzeni olduğunu gördük hep birlikte.
O zaman “şeriat”, “İslam devleti” vesaire gibi korkular nedeniyle döktü bu Ergenekon insanları sokağa, şimdi ise “terör”, “şehit” gibi kavramlarla dökmeye hazırlanıyor. Gelin o vakit, konuşulmayanı konuşalım sizlerle..
Bütün açılımları rafa kaldırdığınız ve (zaten hazır olan) kamuoyunu buna inandırdığınız gün, sokakta toplanmış yüzlerce milliyetçi hassasiyetleri kuvvetli gencin yürümeye başladığını düşünün.
Terörü lanetleyerek, PKK’ya öfkelerini kusarak yürümeye başlayan gençler gelsin gözünüzün önüne. Ve bu terörün arkasında, Kürtlerin talepleri olduğuna inansın bu gençler..
Ve bunca insanın, 30 yıldır, ana dilde eğitim için, Kürtçe dergi-gazete, Kürtçe şarkı-türkü için öldüğünü zannetsin. Tam öfke dorukta, duygular tavan yapmışken kenardan bir kebapçıdan, bir adamın çıkıp, “hele gençler dükkanın önünü kapatmayın” dediğini düşünün..
Sonra 6-7 eylüller gelsin gözünüzün önüne, Maraş’lar, Çorum’lar, Sivas’lar gelsin.. Kardeşin kardeşe boğdurulduğu o karanlık günler.. Kalın sağlıcakla.