CHP’nin kirli çamaşır bohçası
Bir DERSİM krizidir gidiyor.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, DERSİM’i ve o katliamın sorumlularının kim olduğunu hatırlattığında hemen partisinde 9.9 şiddetinde bir deprem oluyor.
Ve ardından bir sürü artçı deprem geliyor. CHP geçmişi ile yüzleşmeli mi, hesaplaşmalı mı ne yapmalı?
Bu konu Türkiye’de Alevileri kucaklayan en büyük parti olan CHP’nin yumuşak karnıdır. Yukarı tükürse bıyık, aşığı tükürse sakal! Biliyorsunuz DERSİM’de mağaralara sığınan halka Kurtuluş Savaşı’nda ülkemizi işgale gelen İngilizlerden alınan gazlarla kimsayal bir saldırı yapılmış ve çoluk-çocuk tam bir katliam yaşanmıştı.
Bunun o dönemin Malatya Emniyet Müdürü ve Süleyman Demirel’in değişmez Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, hatıralarında anlatıyor.
O tabloyu çizerken de “Mağaralara sığınanları fareler gibi zehirleyerek öldürdük” diyerek tarihe acı bir not düşüyor.
Tarih, “Bu sır benimle beraber mezara gidecek” diyen insanları hiç sevmez. Çağlayangil, Cumhuriyet döneminin kara kutusudur. Onun hafızasında kimbilir hatırladığında ruhunu kanatan ne hatıralar vardır.
Bu kadarına bile tahammül edemiyoruz. Bir DERSİM olayı bile toplumun vicdanını nasıl yaralıyor?
Allah’tan o dönemle ilgili yaşananlar taksit taksit gün yüzüne çıkıyor. Aynı anda konuşulsa demek ki tüm şarteller atacak. Peki şimdi ne olacak? Efendim Cumhuriyet Halk Partisi, geçmişine dönüp, “Şunları şunları yanlış yaptık” diyebilecek mi? Doğrusu bu çok zor... Böylesine bir yüzleşme gerçekten zor.
Zira ardından İstiklal Mahkemeleri ve orada yapılan kanunsuz idamlar gelecek, dağılan ocaklardan tekrar dumanlar tütecek.
Ardından Takrir-i Sûkun kanunu ile susturulan ağızların evlatları ortaya çıkacak. Şapka kanunu yüzünden hukuksuz bir şekilde darağacında can veren İskilipli Atıf Hoca’nın ruhu ayağa kalkacak ve “Adalet istiyorum” diye haykıracak.
Tabii Hoca’nın ardından asılan yüzlerce şapka mağduru sıraya girecek. Rize’de “Şapka giymeyiz” dedikleri için sahilden Hamidiye zırhlısının topa tuttuğu halkın feryatları yükselecek.
Menemen’de suçsuz yere asılan insanlar, sonra yine aynı Menemen celladı Mustafa Muğlalı’nın İran sınırında kurşuna dizdirdiği 33 vatandaşımızın feryadı kulaklarımızı tırmalayacak.
O günlerin suç dosyası o kadar kabarık ki, daha çeyreğinde bile değiliz. Varlık Vergisi ile taşocaklarında yitirilen hayatlar. Boraltan köprüsünde iltica eden 40 soydaşımız Ruslara teslim edildikten sonra, köprünün öbür ucundan yükselen acı feryatlar!
“Ne olur bizi siz öldürün de Ruslara vermeyin” nidanaları...
Meşhur Erzincan depreminde 30.000 kişi enkaz altında can çekişirken İsmet Paşa’nın göstermelik Erzincan ziyaretinden dönerken trende arkadaşları ile poker partisi. Bütün bu acı satırları yazarken ben zorlanıyorum. Ya yaşayanlar! Onlar bu acıları içlerine acaba nasıl sindirdiler dersiniz?
Cumhuriyetin ilk muhalefet partisi Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası’nın İzmir mitinginde bir ihtiyarın oğlunu öne sürüp: “Alın, bunu size kurban veriyorum, öbür oğlumu da vermeye hazırım. Yeter ki bizi bu zalimlerden kurtarın” sözleri elbette bir fantezi değildi. Bıçak kemiğe dayanmıştı.
Bugün yaşadığımız Van depreminden sonra Türkiye’nin yapı stokunun çok çürük olduğu ve önemli bir kısmının yıkılıp yeniden depremlere dayanıklı bir şekilde yapılması gündemimize geliyor. Aslında sadece yapı stoklarımız değil, cumhuriyet dönemindeki pek çok uygulama çürüktür. Şüphesiz bu cumhuriyeti kuranlar bazı şeyleri iyi olsun diye yaptılar. Hedef muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktı.
Ama bunu yaparken “salon güzel olsun” diye binayı taşıyan ana taşıyıcı kolonları kesen mal sahipleri gibi, toplumu ayakta tutan ana taşıyıcı kolonları kestiler. O yüzden de en küçük depremde binalarımız yıkılıyor, ruhlarımız yıkılıyor, enkazın altında kalıyoruz. İşi tuhafı bütün bu işlerin müsebbibi CHP değil, hepimiz, toplum olarak bu enkazın altında kalıyoruz.
Keşke CHP’de kendisini tamamen yıkıp, yeniden geçmişinden sıyrılarak, o mirası reddederek kendisini yeniden inşa edebilse. Bu belki çok zor, ama görünen o ki başkaca davranışlar bu parti ve mensupları için havanda su dövmekten öteye gitmeyecek!