Erdoğan 350 Milyar Dolar'ı Kısıklı'ya Nasıl Taşıdı?
14 Mart akşamı SOKAK TV’de artık bir ekran klasiği olan Ceviz Kabuğu programına katılıyorum. Partnerim Prof. Ahmet Saltık. Programın sahibi ve moderatörü sayın Hulki Cevizoğlu da tahterevallinin diğer yanında ağırlığını koyunca ikiye bir sıkı sıkıya bir sohbete dalıyoruz. Zaman zaman tansiyon yükseliyor. Nasıl yükselmesin ki? Sayın Merdan Yanardağ’ın sahibi olduğu bu kanalda Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıcıları eleştirince Cevizoğlu ve Saltık hemen bir müdafaa hattı kuruyorlar karşımda. Öyle ki “suç işlemek kastı olmayanlar, neden yüzlerini maske ve poşu ile kapatırlar?” soruma bile “Polis tarafından fişlenmemek için” gibi veciz bir karşılık(!) veriyorlar. “Peki neden polise sapanla demir bilye atıyorlar”, “500 aracı neden kundakladılar?” sorularıma bile ise sapa gelmez cevaplar veriliyor.
Anlaşılıyor ki her mantıklı soruya, mutlaka mantıksız bir cevapları var muhataplarımın.Ben de onlara bu yolda gittikleri sürece Başbakan Erdoğan’a tersinden hizmet edeceklerini, söyledikleri AK-PARTİ hakkındaki yalan yanlış sözlerin millette karşılığı olmadığını belirtip Erdoğan’ın 30 Mart’ta seçimlerin mutlak galibi olacağının altını kalınca çiziyorum. Bana istihza ile bakıyorlar, iddialaşıyoruz. Ben seçimlerden sonra ilk Ceviz Kabuğu programında birlikte olmayı ve kimin haklı olduğunun tescil edilmesini istiyorum. Bir de Cevizoğlu ve Saltık’ın sıkı bir Erbakancı olmalarına şaşırıyorum. Tuhaf, sağlığında bir kaşık kanda boğmak istedikleri Erbakan’a talebesi Erdoğan’ı görünce razı olmuşlar. Ben de onlara bu garabeti anlatıp “Erbakan Hoca yaşasa idi, size ‘hadi ordan, hadi ordan’ derdi” deyiveriyorum. Hulki Cevizoğlu, talebeleri Erdoğan ve Gül’ün başka parti kurarak ihanet ettiklerini söylüyor. Hazretin niyeti üzüm yemek değil, Erdoğan’ı dövmek.
Kasımpaşalı’nın Hocası gibi pamuk şeker değil demir leblebi olmasından şüphesiz rahatsız. Erdoğan’ı dişleri kesmiyor bir türlü ve onu indirmek için bugüne kadar can düşmanı belledikleri ABD’nin kucağındaki Fetullah Hoca’yla bile kucaklaşmayı içlerine sindirebiliyorlar. Ve 30 Mart akşamı Başbakan Erdoğan’ın kesin zaferi ile sonuçlanıyor. Yani haklı çıkıyorum. İki gün üst üste sayın Hulki Cevizoğlu’nu arıyorum. Sekreteri ile ancak muhatap olabiliyorum. Cevizoğlu bir türlü bana dönmüyor, daha doğrusu dönemiyor. Üçüncü gün sekreterine anlamlı bir not bırakıyorum. Notum gerekli etkiyi yapmış olmalı ki, 10 dakika sonra Hulki Cevizoğlu beyin sekreteri cuma akşamı yapılacak Ceviz Kabuğu programına davet edildiğimi bildiriyor. Partnerim aynı, bir tıp doktoru olan ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nin İkinci Başkanı Prof. Ahmet Saltık.
Program heyecanlı bir atmosferde başlıyor. Yine Erdoğan ve iktidarına abuk-sabuk iftiralar atılıyor. 350 milyar dolar götürmüş başbakan. Yani Türkiye bütçesinin tamamını Kısıklı’daki villasına taşımış(!). 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra yaşanan ilginç bir olayı ihtilalin kudretli albayı Alparslan Türkeş hatıralarında anlatıyor. Milli Birlik Komitesine bir ihbar yapılır. “DP’nin ileri gelenleri 180 ton altın yükledikleri bir uçakla yurtdışına kaçmak üzeredirler.”
Türkeş, bu ihbarın mantıksız olduğunu, zira tüm kamuoyuna hazinenin tam takır olduğunun ve bunun da darbenin bir gerekçesi olduğunu ilan ettiklerini söyler. Sonra bu ihbarın kimden geldiğini sorar. İhbarcının o yıllarda asistan olan ve sonradan solun önemli ideologlarından olacak olan İdris Küçükömer olduğunu öğrenir. İhbar ciddiye alınmaz.
Akla ve insafa sığmayan iddialarla aslında Erdoğan’a hizmet ettiklerinin altını çiziyorum. Muhataplarımın kafasındaki soru; “Erdoğan 10 Ağustos’ta köşke çıkar mı?” Ben, “Eze eze çıkar” deyince boyunlarını büküp kabul ediyorlar. Hem de öyle bir kabul ediş ki, sayın Cevizoğlu, “Milleti öyle bir hale getirdiler ki, mezarından Atatürk çıkıp gelse bu millet ona bile oy vermez, Erdoğan’a oy verir”. Ben bu sözlerin televizyona alt yazı olarak yazılmasını teklif ediyorum. Cevizoğlu’nun birden tansiyonu yükseliyor. “Hatta mezarından Hazreti Muhammed kalkıp gelse, bu millet O’na değil, Erdoğan’a oy verir.”
Birden kan beynime sıçrıyor. “Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun, ne biçim laf. İslâm’ın Peygamberi böyle siyasi oyunlara alet edilmez, aklınız başınızda mı?”
Prof. Ahmet Saltık da başörtülü olarak üniversite okumanın ve kamuda başörtülü çalışmanın demokratik bir hak olmadığını söyleyerek ne kadar demokrat olduğunu hissettiriyor cümle cihana. “Karşı devrim yaptı AK-PARTİ” diyor.
Ve programı noktalıyoruz. Kanaldan ayrılırken Üstad Necip Fazıl’ın hüzün dolu sözleri kulaklarımda yankılanıyor. “İnkılap denilen rahimden ince düşük çocuklar geliyor.”