Dersimizin konusu, Dersim
Sıra arkadaşım Turan, "Bunlar solcu falan değil" derdi her fırsatta. 80 öncesi lisedeydik, ilçede ve okulda terör estiriyorlardı.
Tuncelili Turan, diğer solculara hiç benzemiyordu.
Onlarla yakın durmaz, eylemlerine katılmazdı.
Fırsat bulduğu zaman inşaatlarda amelelik yapar, hem ailesine hem de fakirlere yardım ederdi.
Film kahramanı gibi biriydi.
***
Bir gün öğle tatilinde sınıfa erken girmiştim; Turan "Gel seni tebrik edeyim" dedi.
Anlamadım. Durup dururken ne tebriği? Sebebini sordum.
"Pencereden bakarken gördüm seni" dedi, "Yerdeki ekmek parçasını alıp kenara koydun. O ekmeğin ne demek olduğunu biliyorsun. Bu memlekette o bir dilim ekmeği bulamayanlar var, ona muhtaç olanlar var. Solcu geçinen soytarılardan biri atmıştı az önce, onu da gördüm."
Dersim konusunu ilk ondan duymuştum.
Anlattıkları da rezil bir film gibiydi; seyretmeye yüreklerin dayanmadığı bir film.
***
Aradan otuz küsur yıl geçti, bu zaman içinde Dersim konusu hep üstü kapatılması gereken bir lağım çukuru gibi görüldü.
Ara sıra berbat kokuların yükseldiği, fakat kimsenin kapağını açmaya cesaret edemediği.
O günlerden bugünlere kadar geçen zamanda, birileri (Hüseyin Aygün gibi) Dersim hakkında kitap yazdı, bazıları (Kemal Kılıçdaroğlu gibi) araştırmalar yaptı.
Kemal Bey nereden bilsin ileride CHP'ye Genel Başkan olacağını, günün birinde bu konunun karşısına çıkacağını!
***
Bir Tuncelili olarak, eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar'la görüşmek istemiş, randevu almış ancak Bayar birkaç gün sonra vefat etmiş.
İhsan Sabri Çağlayangil ile Yalova Çiftlikköy'deki evinde görüşmüş, sorular sormuş.
Karşılıklı oturup sohbet etmişler.
Çağlayangil Dersim'i anlatmış, Kemal Bey konuşmaları kayda almış.
Sonra da o araştırmalarını bir dostuna vermiş.
Dostum dediği, Raşit Dostum değil elbette; Soner Yalçın.
***
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Meclis'te terör konusu tartışılırken, kürsüde ilginç bir çıkış yapmıştı.
"Dersim'de analar ağlamadı mı? Kimse 'analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım' dedi mi?" sözleri büyük tepki görmüştü.
Ancak Kemal Bey, oturduğu sıradan o konuşmayı bir güzel alkışlamıştı.
O zamanlar bir milletvekiliydi, Grup Başkanvekiliydi.
Genel Başkan olma ihtimali görünmüyordu ufukta.
***
Yine aynı dönemde, bir telefon görüşmesinde Ahmet Kekeç'e söyledikleri de duyanları küçük dilsiz bırakacak türden.
Şöyle söylüyor Kılıçdaroğlu: "Devrimin tarihsel meşruluğu içinde böyle şeyler olağandır. Dersim olayını da devrimin özel koşulları içinde değerlendirmek lazım."
***
Her şeyi kendi özel şartları içinde değerlendire değerlendire bugünlere geldik azizim.
Çağlayangil'in deyişiyle "fareler gibi öldürüldü" insanlar.
Kimi zehirlendi, kimi kurşunlandı, kimi idam edildi.
İdam edilirken Seyit Rıza'nın söyledikleri unutulmaz:
"Evlad-ı Kerbelayız, bîhatayız... Yazıktır, günahtır, cinayettir."
Arşivler açılmadı, mezar yerleri gizlendi, cenazeleri ailelere teslim edilmedi, talepler reddedildi.
Olan biten ne varsa, daima özel şartlar içinde değerlendirdik.
Eski arkadaşım Turan ne kadar haklıymış. "Solcu falan değil bunlar" derken.
***
Star'da Mustafa Kartoğlu ise Kemal Bey hakkında bazılarının "Dersim'e dokunsun, yansın" beklentisi içinde olduğunu belirtiyor.
Görünen o ki dokunsa da yanacak, dokunmasa da.
Sevsem öldürürler, sevmesem öldüm hesabı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.