Söylenen söz.. Söyleyen insan..
Geçtiğimiz hafta BAV tarafından aziz İstanbul’umuzun eşsiz köşelerinden Boğaziçi’nde bir kısım dostun da katıldığı yemekli bir gemi gezintisine katıldım.. Maksat elbette ki yemek içmek değil. Günün yorgunluğunu atmak.. Ya da dost ve ahbapların birbirlerini görmeleri hadisesi..
Toplantıya Vakfın Onursal Başkanı Adnan Oktar Hoca da katıldı.. Tabiî ki BAV ekibi de noksansız bir şekilde.. Gece boyunca samimi muhabbet sürdü gitti..
Adnan Hoca için takip edenler bilir; son duruşmada 3 yıl mahkumiyet çıktı.. Yalnız şu an temyizde.. Hocaya bir ara o durumu sordum.. “Elhamdülillah Sami Bey” dedi.. Ve devam etti.. “Hapishane bizim için Medrese-i Yusufiye’dir.. Yatarız!.. Geçmişte başımıza gelmedi mi ki?.”
Bunları söylerken fevkalade samimi görünüyordu Adnan Oktar!. Gözleri ışıl ışıldı.. Gözler yalan söylemez çünkü.. Kim ne derse desin, ben bu insanların hizmet ehli birer insan olduklarına inanıyorum.. Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim demiş, eskiler!. Bu insanlar kimlerle mücadele ediyorlar?. Masonlarla.. Yaradılışı inkar eden Darwin’ci felsefecilerle.. O zaman bu insanlar doğru yoldalar..
Bakın Adnan Hoca neler yapmış?..
Yazdığı eserlerle erkek kadın çok insanın imanla şereflenmesine vesile olmuş.. Sağda solda malayani işlerle uğraşan, hayatı, “yiyelim içelim dalgamızı geçelim” olarak algılayan pek çok kişinin, doğruyu görmesine sebep olmuş.. Eserleri, Türkiye’de olduğu gibi dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde de büyük ilgi görmüş.. Memleketimizin bölünmez bütünlüğünü savunmuş ve bunun için de sempozyumlar düzenlemiş.. özünde Allah’ın(cc) rızasını kazanmak olan bu gayretin sonunda ise, milyonlarca insan hidayeti bulmuş..
Sonuç olarak diyeceğim şu;
Allahsızlığı, kitapsızlığı yaşam biçimi yapmış birtakım kişiler, başta Adnan Oktar’a ve maiyetindeki gençlere iftira üstüne iftira attılar, ama tutmaz!.. Tutacak olan tek plan vardır, o da Halik-i Zülcelal’in planıdır..
Mevla Teala, din-i mübin için ve bu aziz millet için çalışan her kim varsa hepsini payidar etsin..
-
İSTANBUL PLATFORMU TATİLE GİRDİ..
Adalet eski Bakanı İsmail Müftüoğlu’nun önderliğinde faaliyet gösteren ve aylık toplantılarını çengelköy-Kuleli Martı Restoran’da yapan İstanbul Platformu sezonu bitirdi.. Yeni toplantı Eylül ayında başlayacak..
İstanbul Platformu’nu bilmeyenler için bir tanıtım yapayım; İstanbul Platformu’nun kuruluş anayasası şu maddelerden oluşur.. 1- Platform, siyaset üstü bir oluşuma öncülük yapmalı.. 2- Memleketini seven, inançlı, itikadlı, her işi meşveretle yapmayı yaşam biçimi yapmış, Hakka riayetkar, bilgili ve liyakatli insanları milletin hizmetine sokmaya vesile olmalı.. 3- Fikir üretebilen, inanç sahibi muhterem zevatı bir araya getirmeli ve tanıştırmalı.. Böylece, milli ve manevi değerlere sahip millet evlatlarının birikimlerinden istifade edilmeli.. 4- ülkenin kalkınmasında münevver insanlarımızın düşüncelerini tespit etmeli ve ilgili makamlara bu düşünceleri projeler halinde sunmalı.. 5- Siyasi öncelikler geriye çekilmeli.. 6-ülkemizin zararına olabilecek oluşumlara, provokasyonlara karşı dikkat ve temkinin sağlanması için girişimlerde bulunulmalı.. 7- Milli iradenin üstüne çıkmayı düşünenlere karşı daima fikri mücadele içinde olunmalı..
Kısacası; milletimizin fıtratında mevcut olan yüksek ahlak ve faziletin inkişafını sağlayıcı çalışmalarda bulunulmalı..
Evet, İstanbul Platformu işte bu maddeleri özünde barındıran bir oluşum ve iki yıldan beri de faaliyetini sürdürüyor.. Tabii platforma başkanlık eden İsmail Müftüoğlu’nun gayretini görmezden gelemeyiz.. Bu vesileyle teşekkürlerimizi de buradan yolluyoruz İsmail abimize..
Ancak, şunu da belirtmemizde yarar var.. Anayasası yukarıdaki maddelerden müteşekkil olan İstanbul Platformu’na zaman zaman değişik görüş ve istikamette olan insanlar katılıyor.. Bu tipler bazen dinleyici sandalyelerinde görülüyor, bazen de konuşmacı koltuklarında...
Evet değerli dostlar; platformun bu sezonki son konuşmacısı Yaşar Nuri öztürk’tü.. Yaşar Nuri Bey’i tanıtmaya gerek var mı?.. İlahiyatçı, siyasetçi, son genel seçimde % 1 bile oy alamayan bir parti lideri, kitap yazarı, vs..
Biraz geç kalmama rağmen Yaşar Nuri Bey’i dinledim.. Maiyetiyle birlikte gelmiş.. Partisinin ileri gelenleri filan.. Gazeteci Fatih çekirge’yi de getirmiş.. Anlattıkları, ilk defa duyduğum sözler değildi.. Yıllardır konuşuyor bunları.. Kur’an-ı Kerim’in bir kısım ayetlerini farklı yorumluyor.. Konuşmasında dikkat ettim, hep “Ben” diyor.. “Ben” merkezli.. Lugatında “Biz” yok..
Yaşar Nuri anlatıyor, ben de Boğaz’ın pırıltılı görüntüsüne nazar ediyorum ve bir an dalıp gidiyorum.. “Yaşar beyin söylediklerini onca İslâm uleması nasıl görememiş acaba” diyorum.. Cennetmekan Osmanlı’da ne Allah dostları gelmiş geçmiş.. Bir keşifle Hz. Eyyüb-El Ensari’nin Kabr-i Şerifini üzerinden yüzlerce yıl geçmesine rağmen bulan Akşemseddin’ler, Molla Fenari’ler, Molla Hüsrev’ler, Aziz Mahmud Hüdai’ler, Hayreddin Tokadi’ler, Yahya Efendi’ler, Şeyh Şaban-ı Veli’ler, Zembilli Ali Efendi’ler ve daha neler neler!. İmam-ı Azam’ları, İmam-ı Şafi’leri, İmam Hambel’leri, İmam Malik’leri zikretmeye gerek bile yok.. Bu mübarek zatların hiçbirisi Kur’an ayetlerini Yaşar Nuri öztürk kadar anlayamamış, ama bu beyefendi işi çözmüş!.. Pes ki pes!..
Neyse, konuşma bittikten sonra üstad öztürk’ün yeni çıkan kitabı anons edildi.. Ve satış başladı.. Kitabın hediyesi 15 YTL.. Hem ziyaret, hem ticaret..
Toplantı sonrası bazı dostlar sitemlerini ilettiler.. “Sami Bey, davet edilen konuklara biraz daha dikkat edilemez mi” şeklinde!..
Bunlar mutlaka değerli Bakanımız Müftüoğlu’na da iletilmiştir, ancak ben buradan İsmail abiye ulaştırayım..
Platform, kafamızı karıştıran kişiler yerine, bilmediklerimizi öğreten ve de tevazuyu elden bırakmayan, haşa, “küçük dağları ben yarattım” demeyen insanlara açık olmalı..
İş o vakit amacına ulaşır..
Aksi halde havanda su dövülür..