Bardakkıran kaplan!
Bu öfke, bu gazap, bu hiddet ve bu şiddet niye?
TBMM geçen gün kaplan kükremeleri ile sarsılmış! Kato dağının kaplanı ortalığı darma duman etmiş... Kürsüdeki bardağı kırmış ve hazırunun suratlarına doğru fırlatmış!
Şimdi Kırılan şişe-yi rindan, dökülen mey olsun... deyip geçelim mi?
Şike kanunu yeniden Mecliste ya, işte görüşmeler sırasında DTPli Hasip Kaplan da söz almış ve iktidar partisinden bir milletvekilinin adının şike iddinamesinde yer aldığını söylemiş.
Tabiî, suçlayıcı bir eda ile...
Elbette bir iddianamede sadece zanlıların, sanıkların ismi geçmez, konuyla ilişkili başka isimler de geçer ve hatta bazan onları engellemek isteyenler de zikredilir.
AK Parti milletvekili iddianameye adı karışmak söyleminin, hukuken her anlama gelebileceğini belirterek ağır konuşmuş: Onurlu insan böyle iddiada bulunurken, bütün açıklığıyla ortaya koyar. Ayak oyunlarıyla, bu şekilde alicanbaz oyunlarıyla, onursuz şekilde olmaz, ayıptır. Bir de hukukçu olduğunuzu söylüyorsunuz, böyle hukukçu olur mu? Böyle ancak hukuk teröristi olur. Böyle mantık, insan, milletvekili olur mu? Utanın, buradan özür dileyin. Böyle terbiyesizlik olmaz.
Böylece Kaplana söz hakkı doğmuş. Kaplan da ondan geri kalmamış, Burada, herkesin ağzından çıkanı kulağının duyması gerekir demiş. Böyle söylemekle kendisini kastetmediği kesin! Çünkü, ağzından çıkanın ne anlama geldiğini kulakları duysa bile, beyni tercüme etmemiş! Duyma kulakta bitmez ki!
AK Parti milletvekilinin adını iddianameye kendisinin değil, savcıların yazdığını ifade eden Kaplan, İddianamede var mı yok mu? Sanıktır, şununla suçlanıyor demedim. Hükümetin atadığı Federasyon Başkan Yardımcısı da sanıktır, partinizin içinde seçilmişler de var; sanıktır. Sayın Canikli, siz kalkıp bu kürsüde hakaret ediyorsunuz, tehdit ediyorsunuz. Sözlerinizi geri almanız lâzım. İddianame yer aldınız mı almadınız mı; iddianamede yer almanızdan niye gocunuyorsunuz? Doğruyu söylediğimizde kürsüden gelip bize hakaret edip, küfredip, tehdit edip, çoğunluğunuza güvenerek susturacağınızı zannediyorsanız, ona kalkışmayın demiş.
Buraya kadar olan bitene bakıp, Mecliste demokratik sert bir tartışma yaşanıyor deyip geçebilirdiniz. Fakat iş burada bitmemiş.
Süresi bittiği halde konuşmasına devam eden Kaplanı, Meclis Başkanvekili uyarmış. Caniklinin sözünü geri almasını isteyen Kaplan, kürsüde bulunan su bardağını alarak sert bir şekilde kürsüye vurmuş, kırılan bardağın parçalarını da kürsünün önüne doğru fırlatmış...
Madde bir: Demek ki Has-ip Kaplan, savcıların ipiyle kuyuya inmeyi kabul ediyor. Bu çok güzel haber! Çünkü Kendisini ilgilendiren çok sayıda iddianamede ismi geçenleri de sanık olarak kabul ediyor demektir. Malûm, bazı iddianameler KCK sanığı kaynıyor!
Kaplan neden kükrüyor, neden bu kadar fevri, neden onu meşhur Sırrı Süreyya Önder yatıştırmak zorunda kalıyor?
Demek ki bazan akıl gidiyor, yerini şiddet alıyor.
Kaplan ve hempaları epey zamandır bu durumda. Ülkenin ve sahip çıktıkları etnik topluluğun meselelerini akılla değil şiddetle çözmeye çalıştılar.
Şiddet bir yere kadar geldi. Haddinden fazla müsamaha gördü. Her müsamaha, şiddet üretenler tarafından kazanım olarak algılandı. Kaplan bunlardan biriydi. Onun artık sonuna geldiğimiz senenin başında nasıl konuştuğunu, neler söylediğini hatırlamak bile istemem!
Ama, şiddet restini hükümet gördü ve gereken tedbirleri aldı. Şiddet üretimindeki düşüş, halkın şiddete asla prim vermemesi kaplangillerin kükremelerini azalttı.
Rüzgâr artık ters esiyor!
Kandil suspus! İçerideki terör yuvaları dağıtılmış. Şartlar tamamen değişmiş.
Kaplanı asıl öfkelendiren, kükreten bu! Yoksa, futbol, şike fasarya.
Onun ne söylediğine değil, niye söylediğine, ne kırdığına değil, neden kırdığına bakmak lâzım.
Milletvekillerinin huzurunda bardak kırıp şiddet gösterdiği için Meclisten özür dilemesi şart. Fakat bundan daha önemlisi, yıllarca bütün milletin kalbini kırdı, kardeşlik hislerini hiçe saydı, asıl yapması gereken şey milletten özür dilemesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.