Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

Oğuz Atay’ın titrek aydınları ve Olric’in pembe devrimleri

Oğuz Atay’ın titrek aydınları ve Olric’in pembe devrimleri

Avrupa dillerinde tam karşılığı bulunmayan “namus” gibi kelimelerin varlığı kıymetten düşerken, Türkçe karşılığı olmayan tutum ve davranış öğeleri lügat dışı bir yaşamı Türklere dayatıyor.

Mesela, yaklaşık olarak “tutunamayan, kaybeden” anlamlarına geldiği buyrulan ve “sokaktaki bilge şarapçı”yı imleyen “loser” gibi kelimelere tutunmuş olanlar, bir başka Türkçe karşılığı olmayan moda bir tabirle “overrated” (kıymeti abartılmış) tarzda çöpçatan mitleri üretip duruyor.

ABD’nin ve mevcut dünya sisteminin güvencesinde devinen Arap Baharı’nın bereketli “savaşma seviş” ortamları sayesinde içten dışa serpilen yeni-muhafazakarlık ile “işçisin sen işçi kal”a karşı 1980 askeri darbesinden bu yana bahar isyanı başlatmış bulunan, emeği, bağımsızlığı ve antiemperyalist duyarlığı dışlamış ve bu sayede dıştan içe serpilmiş kimlik-sosyalizmi, az gitti uz gitti bir noktada kesişti.

Yeni-muhafazakarlık ile kimlik-sosyalizminin Türkiye’deki bu izdivacından şu sıralar bir şeyler olacak olmasına ama bu tanışıklığa katkı sağlamış çöpçatanların o sonradan görmelere has kurumlanmalarına bir nebze dokunmakta fayda var.

***

Girişte dikkat çektiğimiz Batı’da karşılığı olmayan “namus” kelimesi bahsinde mesela, hemencecik yine Batı’da bulunmayan “töre cinayeti” ifadesi telaffuz edilir. Böylece “sadece bizde olanın mahkumiyeti” hükmünü ilan eder ve bir yafta şeklinde milletin boynuna asılır. “Namus iyi bir şey olsaydı Batı’da olurdu zaten” demeye getirmenin en kestirme yoludur “töre cinayeti” gündemli klişeler.

Buna mukabil “kahrolası dilimde yok ki ‘loser’ gibi bir kelime, bürüneyim de sıkı sıkıya, inkişaf edeyim karşı mahallede” tarzı miyavlamalar duyarsınız, bilmiş bilmiş…

Oğuz Atay’dan, yahut fahri talebesi Orhan Pamuk’tan “ötekini anlama konulu atölye çalışmaları” gelir. Travestiler ile “başörtüsü mağdurları” mesela, toplumun zayıf katmanları bahsinde aynı atölyeye verilir. Veya yatta bir doğum günü partisi mesela, alkolsüz gerzeklik filan. Omzuna astığı gitarla kız tavlamaya çıkmış ergen gibi koskoca heriflerin heveskârane oburluklarını izleriz ortalık yerlerde.

***

Ve kimse de “lan hadi melankoliye müptelasın, bari dürüst ol ‘Olric’! Sokaktaki şarapçının makineden yeni çıkmış sakız gibi beyaz iç don giydiği nerede görülmüş?” diye sormaz.

Hele bunların bir de altına çorap-mes giyen modeli vardır ki, 20 yıldır elinde tuttuğu “Tutunamayanlar”a bir “boya kitabı” muamelesi çeken esaslı kâhinlerimizi dinlemeye bile onunla gider.

Çünkü sağlamcı mı sağlamcıdır. Ya soğuk işlerse bir yerlerime diye aklı çıkar. Aşağının aşağısı kompleks nöbetlerinde “Olriiiic” haykırışlarıyla kendi kendinin imdadına yetişir.

Bir de bu sokaktaki şarapçılara damdaki kemancılar eşlik eder. Mesela Rasim Ozan Kütahyalı. Kan ter içinde kalıp milleti baysa da Oğuz Atay’dan Marksizm’e karşı bir ideologia dahi çıkarmayı başarır.

Hepsi çakmadır ama olsun. Zaten kim bakıyor ki iç donun var mı yok mu, iskarpinin içindeki çorap-mes mi diye. Nasılca Olric’in var, bakmaya cüret edenin, çıkar sok gözüne!

***

Oğuz Atay’ın küçük burjuva kırılganlığı, bilhassa 28 Şubat sonrasının ürettiği titrek muhafazakar aydınına can simidi gibi yetişti. Bu öyle bir can simidiydi ki, hem bir taraftan ev gezmelerinde dahi işe yarayacak ölümcül olmayan kadınsı bir lirizmi elverişli hale getirdi, hem de iktidarda ve her türlü sefahat âleminde “içimde bir zenci ağlıyor” türünden yarasını teşhire hevesli bireyci arabesk hezeyanlara kapı araladı.

Sağın ve Solun anlamını yitirdiğinden bahisle, sanki bir polis sorgusundaymışçasına, önceden önlem alıp, toplumun en kurnaz kesimlerine aydın sinikliğinin ve korkaklığının zevksiz, sığ örneklerini sundu Oğuz Atay: “İçimdeki düzenle ilgiliydi huzursuzluğum. Dışımdaki düzenle bir ilgisi yok. Nermin’e dış düzen mi diyorsun?” (Tutunamayanlar sh: 291)

Dış düzen dediysek, ne kemalizmi ne faşizmi ne emperyalizmi babam; bildiğimiz Nermin daa… Aman kimse üstüne alınmasın beyler. Zaten kalbim acıyor, bilahare işkenceye lüzum yok durumları… Şekil ziyadesiyle dişil.

Solda durup Sağa göz kırpanlar ile Sağda durup Sola göz kırpanların o hiç iflah olmaz aybaşı müstesnalığına sığınma telaşı… “Ötekini de anlayalım” ayağına yatıp, düşman kazanmama sanatı…

Olric! Hem kurnaz, hem küstah, hem düzenbazsın Olric.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi