Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

“Vicdan”ın neyi reddediyor?

“Vicdan”ın neyi reddediyor?

“Vicdani red”, “bedelli”den sonra kamuoyunca duyulmaya başlandı. Daha önce yok muydu? Bazı örnekler, direnişler vardı. Bildiğim kadarıyla “Yehova şahitleri” böyle tutturuyorlardı.

“Vicdan reddediyorsa, yapacak bir şey yok” denilebilir mi? O zaman “vicdan”ın tanımlaması yapılmalı...

Neyse, bir tanımlama denemesini bize “vekil Sabayat” veriyor. Hatırlamamış olabilirsiniz, “vekil Sabayat” meşhur biridir. Hemi de İstanbul’umuzdan seçilmiş bir vekildir.

Sabahat Tuncel vicdani redci olunca, bayağı ümitlendim. Her halde dedim, çocuğunu dağa, Kandil’e göndermek istemeyenlere böyle bir yol açmak istiyor. Nihayet etnikçi katılıktan sıyrılıyor, diye düşündüm.

“Benim oğlum da bu vatanın ekmeğini yiyor, suyunu içiyor, binaenaleyh onun ülkeme terör yoluyla zarar veren bir organizasyon içinde yer almasını istemiyorum.”

Ya da, “ben de bu vatanın evladıyım. Onun korunması, huzuru beni de ilgilendiriyor. Bu sebeple, terörist bir yapılanma içinde olmayı vicdanım reddediyor!”

Sabayat bu niyetle vicdani red teklifi vermiş olabilir mi?

Verse idi, merci neresi olurdu?

Her halde TBMM değil!

Hani şu sıralar adını duymadığımız bir “Kongre” vardı ya, bu teklifi orada dile getirmesi gerekirdi. Belki de bu kongre epey zamandır toplanamadığı için, yanlışlıkla TBMM’ye başvurmuştur!

Kısacası onun konumunda birinin vicdani redde böyle bakması lâzım. Bakmadığı zaman, tasarısı “etnikçi red”de dönüşür.

Zaten de öyle!

“Ben Kürd’üm, Türkiye’nin ordusunda görev yapmam!” Vicdanın reddediyorsa, başka “red”lerin ardından gelmesi gerekir.

“Kürdistan” olduğunu iddia ettiğin sahanın dışındaki yerlerde yaşamamak gibi.

İstanbul’dan milletvekili seçilmemek gibi...

Türkiye’nin verdiği pasaportu kullanmamak gibi...

Her insanın bir etnik mensubiyeti vardır. Bazıları çift de olabilir. Ana Kürt, baba Türk mesela. Böyleleri etnik olarak nasıl tanımlanacak? Etniklik olağandır, etnikçilik ise bir hastalıktır.

Tuncel tarafından hazırlanan teklife göre, “ahlaki, vicdani, siyasi, dini ya da benzer gerekçelerle askerlik hizmetini yapmak istemeyenler” askerlik hizmetine tabi tutulmayacak...

Vicdani ret hakkından muvazzaf er, erbaş, astsubay ve subaylar da yararlanacak...

Nasıl, beğendiniz mi?

Bir “benzer gerekçe” de siz uydurun, askerlikten yırtın!

Kürt etnikçileri ciddi bir kimlik krizi içindeler. Bulundukları toplum onları reddetmediği halde, onlar toplumu reddederek kendilerini ısbat etmeye çalışıyorlar. Bu redler zamanla öyle yerlere varıyor ki, toplumun yerleşik neyi varsa onun dışında bir Kürtlük kavramı icad ediyorlar.

İşte örnek: İslâm, Kürt kimliğine zarar veriyor. Peki ne yapalım?

Hıristiyan olalım!

Çünkü bir Kürtle Türkü beraber yapan en önemli unsur din!

İslâm zayıflatılırsa, hatta müslümanlık reddedilirse, hatta amiyane tabiriyle “gâvur” olunursa, Kürtlük daha iyi gerçekleşecek.

Bazı BDP’li vekiller “Kürt Kilisesi” kurmaktan bahsediyormuş. “Gönül isterdi ki bütün Kürtler Müslümanlığı bırakıp Hıristiyan olsun” diyenler bile varmış. Hatta bunu sözden fiile geçirenler de oluyormuş.

Aydın’da BDP’li yönetici Selma Çelik, Hıristiyan bayramında şarapla yıkanıp vaftiz olmuş. Ardından da günah çıkarmış! İzmir’in Selçuk ilçesinde 4 Nisan 2010’da Arvalya Tatil Köyü’ndeki Hıristiyan bayramı olan Diriliş Günü etkinliklerine katılan Çelik, kendisiyle beraber kutlamalara katılan Söke Papazı Ernst Hugo Kliewer’ın huzurunda vaftiz olmuş. Kilise önündeki bahçede yapılan törende bir süre papazla dua eden Çelik’in, havuza girip dini ritüelleri yerine getirdiği görülmüş...

Gerçek Kürtlerin vicdanı böylelerini reddediyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi