Keşanlı müftüler geçidi
Efendim bu Keşanın havasından mı, suyundan mı bilinmez ilginç insanlar çıkarıyor. Bilhassa da müftüler... Türkiye televizyonlarının ve dolayısıyla da basın hayatımızın her konuda fikir beyan etmesi ile ünlü büyük alimlerinden (!) Prof. Dr. Zekeriya Beyaz da memuriyet hayatında son noktayı Keşan Müftüsü olarak koymuştu. Sonra Bab-ı Alide uzun bir süre tatile çıkmış, yıllarca süren bu sürede enerji depolamış ve ummadığımız bir anda profesör olarak karşımızı çıkıvermişti. Şüphesiz kendine has hünerleri vardı ki, hangi ilmi çalışması ile olduğu bilinmez akademik kariyerinde en yükseğe çıkıvermişti. Onun ilk hizmetinin Mustafa Talip Güngörge adıyla yayınlanan, Ayetullah Humeyni ve Şiilik adlı iki ciltlik kitabı olduğu söylenir. Bu kitabın Anadoluda binlerce dağıtıldığı ve Beyaz Hocanın bir süre öldürülme korkusu ile o dönemlerde sırra kadem bastığı da rivayetler arasındadır. Hocanın verdiği enteresan fetvalarla uzun yıllar basının ilgi odağı olduğu bilinmekte. Beyaz Hoca ile Cağaloğlunda başlayan bir dostluğumuz vardı. Bir gün kendisini aramıştım Hocam komedyen Şafak Sezer sizin bir filmde Sezerin babasını oynamak üzere söz verdiğinizi konuk olarak katıldığı bir TV programında söyledi. İslâmla anılan bir adınız var. Neden böyle tuhaf şeyler yapıyorsunuz deyince Hoca:
- Fatihçiğim, zinhar yalan öyle bir şey yapar mıyım cevabını vermişti de üç ay sonra Döngel Kerhanesi filminde oynamıştı.
Ama Beyaz Hocanın hakkını da yemeyelim. Başörtüsü yasağı ve zulmünün doruğa çıktığı 28 Şubat döneminde kimsenin kor ateşi eline almadığı günlerde Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine dekan olmuş ve fakülteye teftişe gelen paşalarla kolkola gezmiş ve çizdiği bir şapka modelini giydirmek şartı ile başörtülü kız öğrencilerin başlarını açmadan öğrenimlerini sürdürmelerini de sağlamıştı. Yiğidi öldür, hakkını ver derler büyüklerimiz.
Şimdi Keşandan girdik, yine Keşandan çıkalım. Bugünkü Keşan Müftüsü demiş ki Noel Baba dürüst birisi olsa bacadan değil, kapıdan girer.
Alın size ikinci Beyaz vakası. Noel Baba iyi bir insan mıdır, kötü bir insan mıdır? İyi adamsa neden hırsız gibi bacadan girmektedir? Başka işimiz yok, şimdi pireyi deve yapma üstadı medyamız bunu tartışıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı Keşan Müftüsü hakkında soruşturma açmış, bu sözlerinden dolayı Hıristiyan vatandaşlarımız rencide olmuşlar, daha neler neler... Masa başında yaz yazabildiğin kadar... Bu arada karambole getirip epeyi Noel Baba efsanesini de körpe zihinlere ulaştırdı medyamız. Sokaklarda da Noel Baba avukatlığına soyunan ne kadar cahil varmış meğerse. Kameralara konuşuyor delikanlı, Noel Babanın iyiliklerini anlatıyor. Bir, iki, beş. Şaşırıyorum ve Üstad Necip Fazıl Kısakürekin bir tesbitini üzülerek hatırlıyorum; İnkılab denilen rahimden nice düşük çocuklar geliyor.
Burada Diyanet İşleri Başkanımız sayın Mehmet Görmeze gönülden bir çağrı yapmak istiyorum. Hocam dünyada 2000 din görevlisinin Diyanet adına büyük bir irşad hizmeti yaptığını biliyoruz. Nerede ise ulaşmadığınız yer yok gibi. 5 kıtadasınız. Bundan mutluluk duyuyoruz şüphesiz. Ama İstanbul başta olmak üzere Anadolunun pek çok ücra köşesinde çok sinsi bir şekilde yürütülen misyonerlik faaliyetlerinin saf zihinlerde nasıl bir çürüme meydana getirdiğini ve bu hastalığa karşı neler yaptığınızı bilmek ve sevinmek istiyoruz. Bir yara var ve ilacı da kurumsal olarak sizde.
Gönlümden, Diyanet İşleri Başkanlığının adeta yeni bir toplumsal dini eğitim seferberliğine kalkışması ve dini cehalete karşı büyük bir mücadele verilmesi geçiyor. Zira son 100 yılda ihmal edilmiş, acılar çekmiş, ezilmiş bir Anadolu halkı var karşımızda. Biz de yeni ayağa kalkıyoruz. Sizden ve ekibinizden de gönüllere merhem olacak bu cehdi bekliyoruz.
Sizin kızınız, hiç şarkıcı oldu mu?
İbrahim Tatlısesin bir eğlence programını hatırlıyorum. 15 yaşlarında bir genç kız, yanında da babası. O gecede şarkı söylemek için Tatlısesten izin istediler. Canlı yayın. İbrahim Tatlıses, o genç kızı sahneye çıkardı, bir iki şarkı okuttu. Sesi güzeldi, ama muhatabı başka şeyler düşünüyordu. Önce neden İstanbula geldiklerini sordu. Genç kız şarkıcı olmak, meşhur olmak istediğini ve bunun için de babası ile günlerdir Unkapanı plakçılar çarşısında kapı kapı dolaştıklarını söyledi. Tatlıses, o genç kız, babası ve programı seyreden milyonlara unutulmaz bir ders verdi:
- Bak kızım, şarkını söyledin, bunu sana moral olsun diye kabul ettim. Ama bu piyasa kurtlar sofrasıdır, temiz kalmak zordur, şöhret olmak için çok şey feda etmek gerekir. Sen bu programdan sonra, doğru Topkapıya git ve memleketine bilet alıp, bununla birlikte yuvana dön. Bu da sana benim nasihatim.
O gece o genç kıza yapılan nasihati hiç unutmadım. Bu piyasayı en iyi bilen bir insandan geliyordu uyarı. Kızım bu piyasada seni kurtlar yer!
O günden bugüne takriben 10 yıl geçti. Piyasada neler mi değişti? Kurtlar kuzu olmadı şüphesiz, daha da kurtlaştılar. Peki neler değişti, çok çoook hem de çok şeyler. Birçok kanalda bu tür yarışmalar yapılıyor. Anneler, babalar hem de yarı çıplak giydirdikleri kızlarını kendi elleri ile getiriyor yarışma jürisinin önüne kızı sahnede şarkı söylerken, onlar kuliste ellerini açmış Allaha yalvarıyor Allahım ne olur kızım kazansın. Bu ne garabettir anlamıyorum. Kızı kaybederse de anne-baba birlikte hüngür hüngür ağlıyor. Kaybeden de gözyaşlarına boğuluyor. Kaybederken de kazandığını bir bilse sevinçten uçacak. Ben burada pergeli ne kadar açtığımıza hayıflanırken bir yandan da Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Fatma Şahine seslenmek istiyorum. Bu tür yarışmalara katılmak için yaş sınırlaması ve lise öğrenim çağını gemiş olmayı kural olarak koymayı sağlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Bu konuda bir diğer muhatabımız da şüphesiz RTÜK Başkanı Doç.Dr. Davut Dursun. Ne olur, gençlerimizi kurtlar sofrasında yem etmeyelim. Tabii bu arada RTÜK Başkanının da evlatlarını yanlıştan korumayı düşünen halkımızdan çok önemli bir ricası var. O da Alo RTÜK şikayet hattı. Oraya yapılan şikayetlerin mutlaka değerlendirildiği ve pek çok yanlışın düzeltilebilmesi için RTÜKün eline bir imkân sunduğunu unutmayalım.