Noel Babalı polis olmak
Ben bir polis torunuyum. Dedem Faik Aldağ, Osmanlının son, cumhuriyetin ilk polislerinden.
Babamız Hakkın rahmetine kavuşunca Onun şefkatli kucağına sığınmıştık. Rabbim gani gani rahmet eylesin, cennetiyle ödüllendirsin Onu. Konyanın Işkalaman (Şeyh Aleman) mahallesinde dedesinden kalan bir bağ evinde bizi bağrına basmış ve ölünceye kadar da babamızın yokluğunu hissettirmemek için elinden gelen bütün gayreti göstermişti. Kendisi Konyanın tanınmış hocalarından Aksekili Hocanın damadı idi.
Bilinen devrimlerin ardından Ona yeni bir görev verilecekti; çarşaf yırtmak! Oysa kendi eşi de çarşaflıydı.
O hiç çarşaf yırtmadı, ama yırtmaya yeltenen soysuzlara da ses çıkaramadı.
Bu yaşadıkları Onun yüreğinde bir tortu olarak ölünceye kadar varoldu. Polislerle ilgili olarak yayınlanan her haber birden dikkatimi çeker, dedemi hatırlar ve irkilirim. Bir BDP milletvekilinin polis müdürüne vurduğu tokat sanki bana vurulmuştu.
Sonraları bir başka polis müdürünün Ben milletvekiliyim diye kabadayılanan yine bir BDP milletvekiline, Ben de devletim diyerek karşı duruşunda da sonsuz mutlu olmuştum. En son Uludere kaymakamına linç girişiminde bulunan bir kağıttan Kaplana öfkemi televizyona karşı bağırarak belli etmiştim de evdekiler şaşırmıştı.
Bugün yine televizyondan haberleri izliyorum. Efendim yine bir polis haberi yüreğimi titreten. Bu defa garip bir uygulama beni rahatsız etti. Yılbaşı kutlamalarında taciz olaylarını önlemek için Taksime bir polis ordusu yığılmış. Geçen yıl 60 olan taciz sayısı bu yıl 20de kalmış.
Buraya kadar tamam da, polisler kamuflaj olarak simitçi, köfteci bilûmum seyyar satıcı kılığına girmişler, yetmemiş bir de Noel Baba kılığına girmişler. Buyur burdan yak! Yahu bir insanı meslek için Noel Baba yapmak! İtiraz hakkınız da yok. Tuhaf meslek doğrusu polislik, siz rahat yatağınızda uyurken, ya da evinizde kahvenizi yudumlarken yazda, kışta, sıcakta, soğukta, kağıttan bir Kaplanın karşısında bıçak sırtında görev yapmak ve sonunda da kimseye yaranamamak. Genç Yunuslar duymasınlar ama ben kimseye tavsiye etmiyorum.
Mustafa Sarıgül pusuda bekliyor
Cumhuriyet Halk Partisi yine fokur fokur kaynıyor. Eski genel başkanlardan kasetzede Deniz Baykal ve bir zamanlar kuyusunu kazan o zamanki parti genel sekreteri Önder Sav, birlik olmuşlar delegelerden imza topluyor ki CHPde tüzük kurultayı toplansın, Kılıçdaroğlunun kadrosu tırpanlanabilsin.
Yeni tüzükte partide yönetici olabilmek için 5 yıl CHP üyesi olmak şartı getirilerek Emrehan Halıcı gibi bazı isimlerin önü tıkanarak Kılıçdaroğlu çevresi boşaltılacakmış.
Bu arada Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgülün durumu tehlike arz ediyormuş. Deniz Baykal tarafından rakip olarak görülüp partiden uzaklaştırılan Sarıgül, Türkiye Değişim Hareketini başlatmış ve uzun bir maraton koştuktan ve Anadoluyu adım adım dolaştıktan sonra tam partileşme aşamasında Kılıçdaroğlu ile yapılan gizli bir mutabakatla doğum aşamasındaki hareketi birdenbire dağıtmış ve kadrosunda derin bir sükut-u hayal meydana getirmişti. Sarıgül, çok başarılı bir belediye başkanı olarak temayüz etti.
Toplumun alt kademelerinden geliyordu ve içinden çıktığı yeri hiçbir zaman unutmadı. 24 saat çalışıyordu neredeyse. Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Sünni, Alevi herkesi memnun etmesini bilen ve hizmeti halka yayan bir anlayışın başarılı uygulayıcısı idi. Bağımsız da olsa Şişli Belediye Başkanlığını her zaman kazanabilirdi.
Ama siyasi parti deyince o kulvarda koşmaya nefesi yetmiyordu. Bunu bildiği için de uzun süre CHP içinde olmayı denedi, kapıdan kovuldu, bacadan girmeye çalıştı. Baykal bu dişli rakibin önünü kesebildi. Onun kaset bombası ile safdışı bırakılmasından sonra Kılıçdaroğluna yanaştı. Sarıgül, Tayyip Erdoğan planını devreye sokacaktı. Bunun için yapılan gizli mutabakatta önce hareketini dağıttı. Sonra CHPnin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacak ve oradan da kısmetse ver elini CHP Genel Başkanlığı.
Bu yolda adım adım yürüyor, Kılıçdaroğlu ile uyumlu görünüyordu. Zira CHPye dönebilmesi için Kılıçdaroğlunun onayı lazımdı. Yalnız Mustafa Sarıgülün son Van depreminde sergilediği tavır fincancı katırlarını ürkütecek cinstendi. Sarıgül, Van depreminde de başarılı bir sınav vermiş, depremin ilk gecesinde iktidarla birlikte Vana yardımlarını ulaştırmıştı.
O, hâlâ tek başına parti gibi hareket ediyordu. CHPden çok ileride idi. Doğrusu CHP Vanda nal toplamış, sınıfta kalmıştı. Deprem sonrasında da Sarıgül orada idi. En son İstanbulda bir konser düzenleyip, geliri ile Vanda hayatını kaybeden 75 öğretmenin hepsinin adının verileceği 75 odalı bir öğretmenevinin deprem bölgesinde inşası için start veriyordu. Böylesine kapsama alanı geniş bir Mustafa Sarıgül, Baykal ve ekibi tekrar CHPde ağırlığını koyarsa hüsrana uğrayabilir. Mustafa Sarıgül, şu anda pusuda bekliyor ve Ankaraya sıçrayacağı bir atlama taşı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için hazırlık yapıyor. Başarabilir mi bilemem. Ama adaylığı alabilirse Kadir Topbaşı zorlayacağı kesin. Bekleyelim görelim.