Uludere fotoğrafı netleşirken

Uludere fotoğrafı netleşirken

Uludere’de yaşanan facianın ardından ortaya çıkan tartışmalar, söz konusu olayı değerlendirmenin çok ötesinde anlamlar taşıyor. Başından itibaren olup biteni bir iç çekişmenin parçası olarak göstermeye gayret edenler, kafalarını kaldırıp sadece birkaç başlığa baksalar, tabloyu görme şansları olabilirdi. Uludere’de yaşananlar, bölgemizde ortaya çıkması muhtemel çatışma alanlarına dair ciddi bir işaret fişeği.

Konuyu iktidarla hesaplaşma yahut MİT gibi kritik önemdeki kurumları hedef alma boyutunda ele alanlar neyi amaçlıyor, anlamak zor. Fakat bu yaklaşımların tam aksine, doğrudan Türkiye’yi hedef alan ve daha büyük bir tuzağın içine çekmeye çalışan bir sürecin habercisi olarak görülmeli Uludere faciası.

Her kafadan bir ses çıkmasının değeri yok. Öyle anlaşılıyor ki Ankara, kendisine yönelik bu tuzağın kaynağını doğru okuyor ve gereken mesajı veriyor. Hamas lideri İsmail Haniye’nin Türkiye ziyareti, özellikle de AK Parti Grubu’nda Başbakan Tayyip Erdoğan konuşurken içeri girip birlikte verdikleri fotoğraf karesi, bölgeye ve dünyaya gereken mesajı vermiş olmalı.

Öte yandan bu satırlar yazılırken Cumhurbaşkanı-Başbakan-MİT Müsteşarı üçgeninde ortaya çıkan görüşmeler de, Ankara’nın sorunu ne denli ciddiye aldığının göstergesi.

Davutoğlu Tahran yolcusu

Süreci doğru okumanın bir diğer önemli göstergesi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ani bir kararla Tahran yolunu tutması. Irak’taki Tarık Haşimi operasyonunun ardından ortaya çıkan tablo, Ankara-Tahran hattında acilen ele alınması gereken başlıklar üretmişti zaten.

Gündemin ne olduğunu sormak bile anlamsız. Bu ziyaretin asıl önemli başlığı, ABD ve İran arasında giderek tırmanan tehlikeli restleşme. Ahmet Davutoğlu, İran’daki muhataplarına böyle bir gerginliğin yol açabileceği sorunları hatırlatacak. Nitekim Hürmüz Boğazı’nda devam eden gerginliği, tüm dünya yüreği ağzında izliyor.

Bakan Davutoğlu’nun şu sözlerinin altını çizelim: ‘Bölgesel bir soğuk savaş’ çıkarmak isteyenler var, bunu açık söyleyeyim. Bölgesel bir soğuk savaşı engellemeye kararlıyız. Bölgesel bir mezhep gerilimi, bütün bölge için bir intihar olur.

‘Bölgesel soğuk savaş’ sözünü bundan sonra daha sık duyacağınızdan emin olabilirsiniz.

Bataklıktan kurtulmak

Tablo çok da karmaşık değil aslında. Türkiye, bir yandan bölgenin iflah olmaz çıbanbaşı ülkesinin gizli açık operasyonlarına maruz kalırken, diğer yandan da Tahran-Şam-Bağdat ekseninde ortaya çıkan, neredeyse tüm bölgeyi etkisi altına alan ayrışmanın önüne geçmeye çabalıyor. Türkiye, böyle bir eksenin karşı tarafına oturtulan bir dengenin, daha doğrusu bataklığın bir parçası olmamak için direniyor.

Kolay mı? Tarihsel derinliği olan fay hatlarına, özellikle de mezhep konusuna baktığınızda gerçekten çok zor. Ama birileri bu gidişe dur demek zorunda.

Tekrar vurgulamakta fayda olabilir. Böyle bir tabloda Uludere’de yaşananları, ortaya çıkan tartışmaları, tavır alışları ya da hedef göstermeleri bir kez daha gözden geçirmekte yarar var. Bu olayın ortaya çıkışı ve Türkiye’nin yaşadığı sarsıntı, hak, özgürlük, Kürt sorunu tartışmalarından çok daha büyük ve çok daha kapsamlı.

Başbakan Erdoğan’ın grup konuşmasını, hamasetle, milliyetçilikle, devletleşmekle suçlayanlar, nasıl bir coğrafyada bizi nelerin beklediği konusunda umarım bir fikir sahibidir. Türkiye’nin aldığı mesafeyi, demokratikleşme sürecini, asla ve asla hiçbir gerekçeye ya da maslahata kurban etmeyelim. Sonuna kadar evet. Ama sorunun farklı boyutlarını da görelim diyorum, hepsi bu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi