Döv-let değil sev-let olmalı devlet!
- Lütfü Bey; Uludere’de 35 köylünün PKK’lı sanılıp savaş uçaklarımızca vurularak öldürülmelerine yol açan istihbaratın kimden geldiği hâlâ tespit edilemedi. Bu istihbaratı orduya verdiği söylenen MİT ise bunu yalanladı. Bu konudaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
-Dün darbeye teşebbüsten tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Lav silahı için “boru” demişti. Lav silahını boru sanan İlker Başbuğ gibi Genelkurmay Başkanlarımız varken, köylülerin PKK’lı sanılması normal değil mi! İşin mizahı bir yana, 35 köylünün PKK’lı sanıldığı istihbaratı MİT vermediğine göre acaba kim verdi? Bu istihbarat anlık istihbarat alınan ABD’den gelmiş ve devlet halkını bombalamış olabilir mi? Gerçi “Devlet halkını bombalar mı” deniyor ama, geçmişte bunun örnekleri görülmedi mi?
Güneydoğu’daki bombalamalar sonucunda halk da katledilmedi mi? Bırakın bunları, mesela “Balyoz” denilen darbe davası camilerin bile bombalanacağı iddiasıyla açılmadı mı? “Devlet halkını bombalar mı” sorusunu “Devlet halkını öldürür mü” şekline dönüştürürsek, devlet 17.500 faili meçhul cinayetle kendi halkını öldürüp ortadan kaldırmadı mı? Cumhuriyetin ilk dönemlerinden beri bu devlet halkını öldüren, jandarma dipçiğiyle halkını döven bir döv-let olmadı mı? İstiyoruz ki artık halkını öldüren, döven döv-letin yerini, halkını seven sev-let alsın! Devlet halkına dipçikle, sopayla, bombayla değil, sevgiyle yaklaşsın.
Kürt sorunu gibi sorunların çözümünde de askeri çözümün yerini insani çözüm alsın. Bakın Uludere’de günde 20 lira kazanmak için kaçakçılık yapan 35 köylünün üzerine PKK’lı sanılıp her biri milyon dolarlık bombalar atıldı. 30 yıldır her biri milyon dolarlık bombalarla Güneydoğu’nun ormanı, dağı bombalandı. Bunun için 400 milyar dolar harcandı. Peki ne sonuç alındı? Ordu PKK’yı yenip ortadan kaldırdı mı? 400 milyar dolarlık bomba atmak yerine Güneydoğu’da 400 milyar dolarlık fabrika temeli atılsaydı, acaba bugün oralardaki köylüler günde 20 lira kazanmak için kaçakçılık yapar mıydı?
12 Eylül darbe döneminde Diyarbakır Cezaevi örneğindeki gibi devlet Kürtlerin üzerine işkenceyle, ölümle gitmeseydi, acaba bu kadar Kürt genci dağa çıkar mıydı? Bu soruların cevabı aranıp hâlâ bunca yaşanandan bir ders çıkartılmayacak mı?
VEKİLİN DEĞİL MİLLETİN BAŞBAKANI OLUN!
-Veto edilen milletvekili maaşlarına zam yasası dün Meclis’te yeniden ele alındı. Malumunuz Başbakan Erdoğan, milletvekili maaşlarına yapılan zamma karşı çıkanların bazı bürokratların aldıkları yüksek maaşlara niye karşı çıkmadıklarını sormuştu. Başbakan ayrıca milletvekili maaşlarına yapılan yüzde 100’lük zam oranını bir miktar aşağı çekerek Meclis’ten geçireceklerini de söylemişti. Siz neler söylemek istersiniz bu konuda?
-Öncelikle belirtmeliyim ki bürokratların, mesela generallerin sahip oldukları ayrıcalıklara karşı çıkanların en başında gelen benim. Bunların sadece görevdeyken değil, emekli olduklarında da sahip oldukları ayrıcalıkları çok eleştiririm. Peki Başbakan bu ayrıcalıkları azaltacağına arttırmadı mı? Örneğin emekli olmuş Genelkurmay Başkanlarına bile, hiç gereği yokken, şu fakir milletin parasıyla trilyonluk arabalar almadı mı?
Bu konuda daha başka örnekler de var ama hadi bunu kısa kesip geçelim. Başbakan’ın milletvekillerine yapılan zammı savunmasına gelelim. Ülkemizde emekçilerin, emeklilerin maaşı ancak yüzde 10 oranında artarken, milletvekillerine bunun on katı zam yapılması adalet mi? Milletvekillerine kıyak emeklilik sağlayan yasayı çıkartmaktan önce milyonlarca SSK emeklisinin beklediği İntibak Yasası’nı çıkartmak gerekmez miydi? Zaten millet ile vekili arasında öyle uçurumlar var ki. Bırakın dirisini, ölüsünde bile millet ile vekili arasında öyle adaletsizlikler var ki.
Nitekim mesela bir SSK’lı öldüğünde ailesine 280 lira cenaze yardımı verilirken, bir milletvekili öldüğünde ailesine 75 bin lira cenaze yardımı veriliyor. Ancak Başbakan bunlardan hiç söz etmiyor. Sadece milletvekillerinin aldığı maaşın azlığından söz ediyor. Milletvekillerine yapılan yüzde 100’lük zammı biraz aşağı çekip Meclis’ten geçireceklerini söylüyor. Anlaşılan Başbakan, “Bir haftadır et yemedik; ete hasret kaldık” diyen milletvekillerinin sesine kulak veriyor. Başbakan biraz da senede ancak bir kere et yiyebilen şu fakir milletin sesini duysun. Vekilin değil milletin başbakanı olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.