Ahmet Varol

Ahmet Varol

Sandıklardan Çıkan % 99 Gibi

Sandıklardan Çıkan % 99 Gibi

Saddam Hüseyin'in Irak'ta rüzgârının estiği dönemde Amman'da kaldığım otelin restoranında bu ülkeden gelen iki iş adamıyla aynı masada kahvaltıda sohbet ediyordum. Bu iş adamlarının her ikisi de Şiiydi ve mensup oldukları camianın önceliklerini önemsedikleri belliydi. Fakat Irak'taki gidişatla ilgili konularda Saddam'dan söz edecekleri zaman adını bile anmaktan çekiniyor özellikle "fadiletu'r-reis; başkan hazretleri" ifadesini kullanıyorlardı. Artık bunu "dilimizi farklı bir ifadeye alıştırmayalım, bakarsın döndüğümüzde de ağzımızdan kaçırırız" endişesiyle mi yoksa "başkanın buralarda da bir mikrofonu olabilir" korkusuyla mı yapıyorlardı bilmiyorum.

Malum olduğu üzere dikta rejimlerinin başkanları genellikle her seçimde sandıktan çıkan %99 oranındaki oyla yeniden seçilirler. Zeynelabidin bin Ali işte bu %99 oranındaki destekçi kalabalık tarafından kovuldu. Üstelik kovulduktan sonra kendi hanımı bile yanında gitmedi. Onu Cidde'de yalnız bırakıp Kanada'ya yerleşti. Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Hüsni Mübarek de her seçimde %99 oy alırken, bugün kendi icat ettiği demir kafes içinde yargıçların önüne çıkarılırken ne kadar yapayalnız olduğunu fark etti.

Libya'da halk ayaklanması başladığında da büyük kalabalıklar Kaddafi'ye destek için meydanlara çıkıyordu. Ama o lağım borusu içine girme zorunluluğu duyduğunda kimse onunla birlikte bu borunun içine girmedi. Meydanlara dökülen destekçi kalabalığı, Kaddafi'nin linç edildiği meydanda göremedik. Çünkü o kalabalık sopanın ve silahın zoruyla çıkıyordu. Kim bilir belki de Kaddafi'nin linç edildiği meydanda karşımıza çıkan kalabalık da aynısıydı ama destek değil intikam amacıyla çıkmışlardı!

Trablusgarb'da Kaddafi rüzgârının estiği dönemde ona destek veren kalabalığın sonrasında nasıl bir tavır sergilediklerini göremeyenler bugün Şam'da ve Humus'ta diktatör Esed'e destek gösterileri düzenleyen kalabalıkları meydanlara sürükleyen copların ve silahların fonksiyonunu anlayamazlar. Bu realiteyi anlayabilmek için Kuzey Kore'de kendi açlıklarına ve perişanlıklarına ağlama cesareti gösteremeyenlerin nasıl da başkanlarının ölümü için kendilerini yerlere savurup çığlıklar attıklarını anlamak gerekir.

Burada asıl üzerinde düşünülmesi gereken hadise Beşşar Esed'e destek gösterisi için meydanlara sürüklenen kalabalıkların üzerine havan topu saldırısı düzenlenmesi ve göstericilere ilaveten özellikle olayları görüntüleyen gazetecilerin hedef alınarak Gilles Jacquier adlı Fransız gazetecinin öldürülmesidir.

Suriye'deki muhalefetin ileri gelenleri havan topunun sadece rejimin silahlı güçlerinde bulunduğunu muhalefetin askerî kanadının elinde kesinlikle havan topu bulunmadığını, söz konusu saldırının da direnişin bir terör hadisesi olarak lanse edilmesi çabalarına gerekçe oluşturulması amacıyla gerçekleştirildiğini dile getirdi. "Rejim kendi taraftarlarının ve davet ettiği medya mensuplarının üzerine saldırı mı düzenledi?" sorusu akla gelebilir. Eğer ki kalabalıkları copun ve silahın gücüyle destek gösterileri için meydanlara çıkmaya zorlarsa üzerlerine havan topu saldırısı düzenlemekte de zorluk çekmez.

Baas diktasının son bulması ve halkın gerçek özgürlüğüne kavuşması için mücadele eden kitle bu eylemleri onaylamadığını, lehine değil tamamen aleyhine gördüğünü, üstelik hedef alınan halkın da özgürleştirilmesini istediği ezilen halk olduğunu bildiriyor. Bu gibi mücadelelerde direnişçi kitle aleyhine sonuçlar getirecek eylemler düzenlemeyi tercih etmez. Düzenleyenler ya ne yaptıklarının farkına varmaksızın birileri tarafından kullanılan uzaktan kumandalı organlar ya da doğrudan direnişi yıpratmada gerekçe oluşturmak için kendisine her şeyi meşru gören, hukuk ve adaleti tümüyle ayaklar altına almış, saltanatını sürdürebilmek için gücü son raddesine kadar kullanmakta mahzur görmeyen rejimdir.

Bu tür saldırılar aynı zamanda kendi katillerine "destek" iddiasıyla meydanlara çıkan kalabalıkların aslında resmi terörün zorlamasıyla çıkarıldıkları hakkında da ipuçları taşıyor. Ama her şeye rağmen ordunun sürekli dökülmesi ve her gün yeni kaçışlar, en üst kademedeki komutanların bile istifa etmesi gerçekte bu insanların hâkim sistemin kendi sonunu yaklaştırdığına kanaat ettiklerine işarettir.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi