Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

19 Mayıs yasaklanabilir mi?

19 Mayıs yasaklanabilir mi?

Bir kere, burada “yasaklama” kelimesinin kullanılması doğru değil. 19 Mayıs’ın kaldırılması, eski tabiriyle ilgası söz konusu olabilir. 19 Mayıs kaldırılsa bile, kutlamak isteyen kutlar; devlet veya kişiler buna engel alamaz! Sorunun makul çerçevede cevabı bellidir: Bir “bayram” ihdas edildiği gibi, ilga da edilebilir. Onu koyan kuvvet gerektiğinde kaldırabilir.

Önce şunu söyleyelim: “Bayram”, bizim için öncelikle dinî bir kavramdır. Batılılar, başka ülkeler, dinî bayramlarla, millî günleri birbirine karıştırmazlar.

Türkiye’de ise bu karışıklık bile-isteye meydana getirilmiştir. Tek parti yöneticileri, dinî bayramların prestijinden faydalanmak için millî günlere “bayram” adını vermişlerdir.

Cumhuriyet öncesi Türkiye’de iki tabiî bayram vardı: Ramazan ve Kurban bayramları. Ayrıca başka dinî gün ve geceler vardı. Bunlar için “kandil” kavramı kullanılırdı.

Cumhuriyet’ten sonra, millî günler resmen “bayram” olarak tesmiye edildi. Bütün dünyada ülkelerin bir tane millî günü olur. Bu gün dolayısıyla büyükelçiliklerde kutlamalar yapılır.

Türkiye için bu millî gün resmen Cumhuriyet bayramıdır. Zaten dış temsilciliklerde millî gün olarak değerlendirilen de 29 Ekim’dir.

Peki, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos neyin nesi? (Hatta bir aralar 27 Mayıs da vardı...)

Bütün bunlar, millî günleri çoğaltmak ve sulandırmaktan başka işe yaramaz. 27 Mayıs Bayramı bizim orta mektep talabeliğimizden beri kutlanırdı. Darbecilerin ihdas ettiği bu bayram, başka bir darbeci ekip tarafından ilga ediliverdi! Memleket bir lüzumsuz “bayram”dan kurtuldu!

12 Eylül darbecileri, 27 Mayıs darbecilerinin bayramını ortadan kaldırıverdi. Ne oldu yani? Çok iyi oldu! Türkiye şuna karar vermeli: Bir tane resmî bayram, millî gün olmalı. Diğer önemli günler de bir şekilde değerlendirilmeli.

Cumhuriyet bayramı millî günse, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos kutlamaları Cumhuriyet bayramı kadar genel ve yaygın olmamalı.

Bu “bayram”lar içinde en son ihdas edileni 19 Mayıs’tır. Bir rivayete göre, Atatürk’ün hastalığı sırasında son şekli verilmiştir!

19 Mayıs’tan önce bir nevi gençlik bayramı sayılacak bir bayram Mayıs başlarında, muhtemelen 1 Mayıs’ta yapılan “idman bayramı” idi. Sonraları, “Kurtuluş Savaşı mitolojisi” üretmek maksadıyla bu bayram 19 Mayıs’a alındı. 19 Mayıs da Mustafa Kemal Paşa’nın kurtuluş savaşını başlatmak için Samsun’a çıktığı günü olarak kutsandı.

Eğer Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs’ta kendi iradesi ile Samsun’a çıksa idi, bu gerçekten atlanmaması gereken bir başlangıç olurdu.

Oysa çok iyi biliniyor ki, Mustafa Kemal Paşa’nın olağanüstü yetkilerle Anadolu’ya gönderilmesi, Osmanlı askerî ve sivil idaresinin (sadrazam Damat Ferit Paşa’dır) bir kararıdır ve elbette bu karar Padişah tarafından da tasdik edilmiştir. Dolayısıyla Paşa bütün askerî-sivil makamları hiçe sayarak, padişahı takmayarak Samsun’a çıkmamıştır. Başka bir ayrıntı: Paşa İstanbul’dan kalabalık maiyet heyeti ile ayrılırken, şehirde işgal vardır ve işgal kuvvetleri adına İngilizler bu seyahate vize vermişlerdir. Daha başka bir ayıntı: Paşa’nın ayak bastığı Samsun da İngiliz işgali altındadır!

Her neyse, Mayıs ayının eğitim-öğretim açısından ne kadar kritik bir ay olduğunu bilmeyen, ya hayatında hiç okula gitmemiştir, ya da çocuğu/çocukları hiç okula gitmemiştir!

Her sene Mayıs ayını dolduran sancı 19 Mayıs kutlamalarıdır. Aileler bu ayda çocuklarının bütün zamanını alan, son imtihanları etkileyen, son sınıflardakilerin üniversiteye giriş sınavını zora sokan uygulamaları bir şekilde aşmaya çalışmaktadırlar.

Bu zoraki bayrama verilen cevap, okul yöneticilerinin de bile bile lâdes dedikleri hekim raporudur! Zaten 19 Mayıs kutlamaları “raporluyum, mazeretim var!” parantezine sıkışmış durumda idi.

Millî Eğitim, bu fiilî durumu normalleştirmek için bir adım atmış. Beyler! Bayram tabiileşirse, halk gönül rahatlığı ile işin içinde olur, zora dayanırsa, çare arayışına girilir ve şekilde görüldüğü gibi, bulunur!

Konu ile ilgili bir “red cephesi” kolaylıkla teşekkül etmiştir. Konuya akıl ve mantıkla yaklaşmak yerine, bildik dayatmalarla bakmak şaşırtcı bir bir durum değil. Bu bakış açısına, “kültür bakanı”ndan çok “kültür maydanozu” konumundaki Ertuğrul Günay da maydanoz olmuş! “Bayramları yasaklamak kimsenin haddi ve hakkı değil” diye buyurmuş.

Ortada böyle bir şey yok ama, bayram ihdas eden kurum hangisi ise, bunu ilga atmek de onun hakkıdır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi