Türkiye Kürdistanı tanıyacak mı?
Sanki her şey kitabına uygun biçimde kurgulanıyor; kurgu adım adım hayat buluyor. Türkiye öylesine iç ve dış şartlarla kuşatılıyor, öylesine bir akıntıya doğru itekleniyor ki, bu işin sonu bağımsız Kürdistanı tanımaya kadar varacağa benziyor.
Dışişleri Bakanı Davudoğlu ile birlikte Türkiyenin ilk defa bir dış politika stratejisi olmuştu: komşularla sıfır problem... Bu politika, bölgede yaşanan gelişmelerle akim kaldı. Şimdi Türkiye, ilave sorunlara karşı tutum belirle(yeme)me uğraşısı içinde. Suriyeden sonraki büyük sorun Irak. Nitekim Irak Başbakanı Maliki, ABDnin ayrılışının ardından açık oynamaya başladı. İrandan yana, ama Türkiyeye karşı açık tavır alıyor.
Görünen o ki, Irakta ikinci bir İran kurulmak üzere. Bunun için Şiiler her türlü manevrayı yapmaya meyyal. Bunu gören Erdoğan da Maliki gibi açık tutum sergilemeye başladı. Erdoğanın, Irakta yaşanacak mezheb kavgasında Türkiyenin sessiz kalmayacağını açıklaması, bunu söylerken de binlerce kilometre uzaktan gelenlere hoşgeldiniz diyerek ağırlayıp ses çıkarmayanların, sınır komşusu Türkiyeye karşı, içişlerimize karışıyor demesini eleştirerek doğrudan adresine gönderme yapması, Türkiyenin Irakta yükselen Şii iktidarına karşı direnişe niyetli olduğunun işareti.
Malikinin ABDye rağmen bir politika izlemesi, ama aynı zamanda İrana rağmen bir inisiyatif kullanması mümkün değil. Böylece tuhaf bir işlev üstleniyor: Hem ABD ile Irak Şiileri arasında, hem de İran ile ABD arasındaki denge politikasının temas noktası... Böylece Maliki, hem ABD, hem de İran için vazgeçilmez görünüyor. Şimdilik...
Vazgeçilmezliğinin farkında olan Maliki, ABD askerlerinin ayrılmasının hemen ardından Şii hakimiyetini perçinlemek için harekete geçti. Önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi hakkında tutuklama kararı çıkardı. Bu karar çok manidar. Zira Haşimi, niteliklerini taşımasa da Sünni kesimden geliyor. Bu, Şiilerin karşı tavır almasına yetiyor. Irak yeni bir İran olma yolunda hızla ilerlerken, Şii ekol içinde, ama gulat kesimde yer alan Suriye İranın şemsiyesi altına giriyor ve Şii Blok güçlü bir birlikteliğe doğru yol alıyor.
Bu arada Suriyede yaşanan iç savaşın, Türk tacirlerin kara taşımacılığını imkânsız kılması üzerine rotayı Iraka çeviren Türkiyenin, Maliki tarafından reddedilmesi üzerine, Irak Kürdistanı Türkiye açısından tek çıkar yol olarak ortaya çıktı. Malikinin, TIR güzergâhının Suriyeden Iraka kaydırılmasına, Suriye olumsuz etkilenir gerekçesiyle karşı çıkması, Şii blokunun ne kadar büyük bir siyasi entegrasyon ve dayanışma içine girdiğini gösteriyor.
Şimdi Irak, Sünni Araplar devre dışı bırakılarak Şiilerin hakimiyetine girdi. Kürtlerin ise kuzeyde ayrı bölgeleri, ayrı yönetimleri var. Ancak Şiilerin, Araplardan sonra, yine Sünni ekol içinde yer alan Kürtlere yöneleceği ve Kuzey Irakta bağımsız devlet olma yolunda hayli mesafe kateden Kürtlerin, Şii bloku karşısında tutunamayacağı söyleniyor. Nitekim Haşimi de buna işaret ederek, Talabaninin kendine sağladığı korumanın hakkını vermeye çalışıyor; Kuzey Irakı ayrı bir tasarruf bölgesi olarak tanıdığını, yargının Irakın kuzeyinde daha bağımsız ve iyi işlediğini, yargı sürecinin kuzeye taşınması gerektiğini söyleyerek belirtiyor. Görüldüğü gibi, Araplar tarafından da Irak Kürdistanının tanınmasına yönelik psikolojik altyapı kabule hazır durumda.
Böylece Kuzey Iraktaki Kürt devleti yapılanması, adım adım Türkiye ve bölge Arapları için vazgeçilmez hale getiriliyor. Bir yandan Türkiye, bir yandan da Iraklı Araplar ve Arap dünyası, Iraktaki Şii varlığının güçlenerek bölgede tek hakim hale gelmesini önlemek için, Kürdistanı tanımaya mecbur bırakılıyor. Nitekim bunun ilk adımı olarak, Iraktaki Sünni Arapların temsilcilerinden Haşiminin Irak Kürdistanına sığınması, Kuzey Irak Kürt Bölgesi Başkanı Barzaninin Malikiye rağmen Türkiye ile aralarında bir sınır kapısı açılmasını teklif etmesi, tanımaya-tanınmaya yönelik adımlar olarak yerini bulacak gibi duruyor. Bu tür sınır kapılarının Irak Kürdistanı ile Türkiye arasındaki ticareti, zamanla tanımaya vardıracak derecede ciddi boyutlara taşıması mümkün.
Türkiyenin güneyine, İrandan Lübnana kadar, Türkiye açısından ciddi bir güvenlik endişesi olarak algılan Şii-Alevi duvarı örüldü. Batı ve güneybatısında ise Rum-İsrail duvarı var. Doğusunda bir yerlerde bulunan Ermenistan, bir yandan İranla aşık atarken, bir yandan da tâ Fransada ve dolayısıyla ABde mevzi kazandı. Şimdi Türkiye, hem bu dış bloklarla, hem de içteki PKK terörüyle ve KCK adıyla mesafe almış paralel devlet yapılanmasıyla boğuşmak zorunda. Acaba zorunluluklar, Türkiyeyi PKK terörünü bitirme adına, Irak Kürdistanını bağımsız bir devlet olarak tanımaya iter mi? Yoksa bütün bunlar, Şiiler tarafından yok edilme korkusu yaşayan Irak Kürdistanının, İsrailin kontrolünde ve ABDnin güdümünde kuruluşuna zemin hazırlamak, bunun için de Türkiyeyi, daha global bir senaryo çerçevesinde bunu tanımaya zorlamak kabilinden gelişmeler mi?
Bu durum, Şii Blokuna karşı Kürtlerle Türkiye arasında bir ittifakı zorlayacak gibi. Çünkü Malikiye arka çıkan, bu arada Kürtleri yükselten ABD, Şii Bloku karşısında yalnız bıraktığı müttefiki Türkiyeyi, adeta Kürdistanı tanımaya doğru itekliyor.
Bu işin sonu nereye varacak dersiniz? Şimdiden kestirmek güç. Ancak tam da bu noktada başlıkta sorduğum suale cevap bulmanın ve buna göre pozisyon alıp strateji üretmenin zamanıdır diye düşünüyorum.
Ne dersiniz, Türkiye bağımsız Kürdistanı tanıyacak mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.