Serdar Demirel

Serdar Demirel

Çoğulcu yaşamak için affetmek

Çoğulcu yaşamak için affetmek

Son yazımızda İslâm öncesi câhiliye toplumunun kötülüğü kötülükle karşılamak gibi bir uygulamaya sahip olduğunu belirtmiştik.

Bu hastalıklı duruma Kur’an-ı Kerim ve Efendimiz’in (sas) nebevî irşadları müdahale etmiş, yanlış algıyı tashih ederek, inananları affetmeye davet etmişti.

Suçu cezalandırarak adâletin tesisini sağlamak elbette önemlidir. Bunun kadar önemli olan bir husus da kalıcı toplumsal barışı, huzuru sağlamanın bir diğer yolu olan affetmeyi toplum vicdanına yerleştirmektir. Çünkü “affetmek” “hür ve çoğulcu yaşam”ı tesis etmenin anahtarıdır.

Bu konuyu önemsiyorum çünkü affetme erdemi bireysel ve toplumsal pratiğimizde zayıflamaya başlamıştır. Dünyada da böyledir. Zira seküler toplumların affetmesi zordur. Varlık tasavvuru buraya (bu dünyaya) ve şimdiye (yaşanan zaman dilimine) mıhlı olduğu için cenneti de cehennemi de bu dünyada oluşturma yanılgısıyla hareket etmektedir.

Affetmek münkeri onaylamak anlamına gelmez. Affetme evvelemirde affedilen şeyin münker olduğunu kayıt altına almaktır, zira suç ve hata olmayan bir eylemi kim, hangi saikle affedebilir ki?

Cenâb-ı Hakk: “Güzel söz söylemek ve affetmek, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah Gani’dir, (Hiçbir şeye muhtaç değildir) Halim’dir (Yarattıklarına karsı yumuşak davranandır)” (Bakara: 2/263) diye affetmenin faziletinden bahsetmektedir.

Ayrıca şöyle buyurur: “(Ey Rasulüm) sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillere aldırış etme.” (A’raf: 7/199)

“Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ile kısas yapılır. Yaralarda da kısas vardır. Fakat kim hakkından vazgeçerse, bu onun günahlarının affına bir sebeptir. Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse işte onlar zalimlerin tâ kendileridir.” (Mâide: 5/45)

Hadislerde de bu Kur’an öğretisinin hayata uyarlanışını ve beyanını görüyoruz:

Hz. Enes anlatıyor: “Rasulullah (sas)’ı, kendisine her ne zaman kısas bulunan bir dâva getirildiğinde, mutlaka her seferinde affetmeyi emrediyor gördüm.” (Ebu Davut: 4/288, hn. 4499; Nesai: 4/426, hn. 4701)

Hz. İbnu Ömer anlatıyor: “Bir adam Rasulullah (sas)’e gelerek: ‘Hizmetçiyi ne kadar affedeyim?’ diye sordu. O susup cevap vermedi. Adam tekrar: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Hizmetçimi ne kadar affedeyim?’ diye sordu. Bu sefer: ‘Her gün yetmiş kere affet!’ cevabını verdi.” (Tirmizi: 4/336, hn. 1949; Ebu Davud: 4/506, hn. 5166)

Hizmetçi günde kaç hata yaparsa affedeyim diyen sahabiye, bir kere, iki kere, üç kere gibi bir tahditle cevap vermiyor Efendimiz. Devamlı affetmeyi nasihat ediyor. Çünkü buradaki 70 kere sözü kesretten kinâyedir.

Bizler insanız, incittiğimiz gibi inciltiliriz de. İncittiğimizde bağışlanmayı arzularız. Bağışlamayı bilmeyenin bağışlanmayı arzulaması bir tutarsızlıktır oysa. Belki de bencillik!..

Kalbimizi esir alan öfkeden özgürleşmek, kalbi rahatlatmak için affetmeyi öğrenmek gerek. Geçmişimizin geleceğimizi karartmasına izin vermemek için de. Daha da önemlisi; affedebilme kıvamına ulaşmak kemale ulaşmada alınan önemli bir merhaledir.

Hukukî açıdan âkil ve baliğ olan kişi bağışlama hakkına sahiptir. Bir de mağdur olması gerekir. Bu selahiyete sahip her insanın affetmeyi beceremediğini biliyoruz. Size göre de; “Neden?” sorusu ve bunun çoğulcu yaşamaya menfî etkisi önemli değil midir?


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi