Aklın Konuşması İçin Silahlar Susmalı
Suriye'de aklın devreye girmesi, insanların doğru olanı yapma konusunda düşünmeye vakit bulması için silahların susması gerekiyor. Bu silahların çıkardığı gürültü, akıttığı kan karşısında hiç kimse makul olanı düşünmeye vakit bulamıyor. Bunun için birilerinin müdahalede bulunmasına ihtiyaç var.
Aman dışarıdan müdahale olmasın, kimse Suriye'nin içişlerine karışmasın diyenler yanılgı içindedir. Dışarıdan müdahalenin mutlaka silahla olması gerekmez. Zaten olayın bu boyuta varmasının sebebi silahların konuşturulması, yönetimdekilerin işin başlangıcında şiddetin her şeyi halledeceği ve muhalifleri teslim olmaya zorlayacağı yanılgısını tercih etmiş olmaları. Ne yazık ki zulüm hâlâ bu yanılgısında ısrarlı. Müdahale de bunun kesin bir yanılgı olduğunu, kan dökmekle iktidarın sağlama alınamayacağını, aklın devreye girebilmesi için silahların mutlaka susturulması gerektiğini kabule onu zorlamalı.
Arap Birliği teşkilatı ne yazık ki samimi ve gerçekçi davranmadı. Güya olan bitenleri rapor etme iddiasıyla bir gözlemci heyet gönderdi. Bu heyet olanları gün yüzüne çıkarıp gerçekleri konuşmak yerine üstünü örtmek için çalıştı. Sonrasında da akan kanın durdurulması ve katliamın son bulması için en ufak bir şey yapmadı. En sonunda kendisi için bütün yolların tıkandığı intibaı vererek "ben bu işten çekiliyorum" dedi. Oysa Arap Birliği samimi ve kararlı bir tavır sergileseydi, Suriye'de akan kanın durdurulması için müdahaleye en yakın ve en müsait teşkilattı.
Yeni adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı, bir bakıma işi Arap Birliği'ne havale ederek ve onu aşmama görünümü vererek sadece kınama açıklamaları yapmakla yetindi. İslâm dünyasında bir ortak irade oluşması için çatı rolü oynama görevini yerine getirmedi. Ama en azından şiddetin ve zulmün bu dereceye vardığı yerde tutumunu değiştirerek görevini yerine getirebilir.
Bugün Suriye'deki zulüm, şiddet ve kanın durdurulması için her şeyden önce olanları olduğu gibi görmek, hadiseyi basite almamak ve gerçeklerin üstünü örtmemek gerekir. Yangını gerçek boyutlarıyla görmeyip de sadece birkaç ağacın üzerine su dökerseniz önüne geçemezsiniz. Çünkü etrafı kuşatan yangın biraz sonra sizin su döktüğünüz ağaçları da kuşatır ve yayılmaya devam eder.
İkinci olarak hangi hesapla olursa olsun Suriye'deki dikta rejiminin bileğini güçlendirenlerin, onu cüretlendiren tutum sergileyenlerin bu tutumlarından vazgeçmeleri, onların buna ikna edilmesi zorunludur. Çünkü Suriye'de mevcut otoriteyi korumanın mümkün olmadığı ve bu otoriteyle çözüme gidilemeyeceği artık kesinleşmiştir. Çözüm halkın özgür iradesine saygı gösterilmesi ve bu iradenin önünün açılmasıyla mümkündür. Suriye'yle ilgili çıkar hesapları olanların da ayarlarda değişikliğe gitmeleri ve stratejilerini yeni şartlara göre belirlemeleri gerekir.
Suriye'deki dikta rejimi de en azından Yemen diktasının geldiği durumdan ders almalı ve çözümü kan dökmekte arama ısrarından vazgeçmeli. Çünkü Yemen'de olduğu gibi Suriye'de de meydanlara dökülen insanlar artık dönüş imkânı olmadığına, silahın kendilerini hem önden hem arkadan kuşattığına, yollarından dönmeleri halinde de arkadan vurulacaklarına, hedefe doğru ilerlerken vurulmanın dönerken arkadan vurularak öldürülmekten daha şerefli bir ölüm getireceğine inanıyorlar. Dolayısıyla maliyeti ne olursa olsun kesinlikle dönmeyi düşünmüyorlar. Bunu ben söylemiyorum. Olayların içinde bulunan yahut içinde olmamakla birlikte Suriye'de yaşayan ve yakından izleyen, aynı zamanda iyi tahlil edebilen birçok kişiden duyduğumu söylüyorum. Aynı şeyleri daha önce Yemen devrimiyle ilgili gelişmeleri izlerken de duyuyordum. Görüldüğü üzere Yemen diktatörü Suriye rejimine nispetle çok daha geniş bir siyasi destekçi tabana sahip olmasına rağmen direnenlerin kararlılığı karşısındaki inat ve ısrarından sonunda vazgeçmek zorunda kaldı.
Suriye rejiminin şimdiye kadar bunca katliam yapmasına ve kan dökmesine rağmen en azından pişman olup sonu düzeltmesi için önünde fırsat var. Eğer kan dökmekte ısrar ederse kendisi de kanın içinde boğulup gidecek ve bu onun için çok kötü bir son olacak. Ama böyle bir son mazlum halk açısından da çok ağıra oturabilir ve daha binlerce insan zulüm ve şiddetin paletleri altında ezilebilir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.