Lahika'daki illegal örgüt dili

Lahika'daki illegal örgüt dili

Genelkurmay Başkanlığının Taraf gazetesince yayınlanan "Bilgi Destek Faaliyeti Eylem Planı"na dair açıklaması tabii ki yüreklere su serpmeye yetmedi. Alışılmadık bir biçimde oldukça kısa kesilen açıklamada "Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında, komuta katı tarafından onaylanmış böyle bir resmi evrak veya plan bulunmamakta" olduğu söyleniyor, ama Eylül ayından bu yana içinde TSK mensubu aktörlerin de bulunduğu birçok tuhaf olay belgede yaşananlarla birebir paralellik arz ediyor. Keşke Genelkurmay açıklaması bu yaşananlarla TSK'nın hiçbir ilgisinin bulunmadığını da anlatabilse…

Ayrıcı böyle bir belgenin resmi bir hüviyet kazanması nasıl mümkün olabilir ki?

Her cümlesi açık bir suç teşkil eden, kendi halkının neredeyse yüzde seksenini düşman olarak kodlayan, kendisine bağlı olduğu hükümet kurumunu bir "muhalif" hatta bir "düşman" gibi görüp ona karşı mücadele stratejileri ortaya koyan bir belgenin resmi bir hüviyete sahip olması mümkün müdür? O kadar da değil herhalde.

Yalnız unutmayalım ki Nokta dergisinin yayınladığı ve doğruluğu mahkeme kanalıyla ispatlanmış olan özden örnek Paşa'nın günlüklerinde geçen 2003 ve 2004 yılında girişilen Sarıkız ve Ayışığı kodlu iki teferruatlı darbe planı da komuta katı tarafından onaylanmış resmi bir belgeye dayanmıyordu. Ama biz yine de Genelkurmay açıklamasına güvenerek böyle bir belgenin olmadığını kabul etsek bile artık şunu dillendirmemizin zamanı gelmedi mi? Bu kadar kısa süre içinde ayyuka çıkan bu kadar darbe teşebbüsü veya düşüncesini üreten bir kurum gerçeği karşısında olduğumuz açık bir gerçek. Günlüklerden de hatırladığımız gibi "darbe yapma" düşüncesi kurum mensupları arasında bir tür boş zaman alışkanlığına dönüşmüş durumda.

Zaten örnek Paşa'yı diğer darbecilere, özellikle Org. Şener Eruygur'a karşı soğutan da bu laubalilik olmuştu. Başlarda gerçekten ülkenin kötü gidişatına safça bir dur deme niyetiyle darbe düşüncesine katılmış olan örnek Paşa diğer komutanların bunu kişisel iktidar hevesleri için istismar ettiklerini kuvvetle hissetmiş ve bu hissiyatını günlüğüne de yansıtmış. Ama kaydettiği bir şey daha var ki, hakikaten tüyler ürpertici bir şeydi. Buluştuklarında bir komutanın sürekli "eee ne zaman darbe yapcaz!!" sözleri. Bu sözler darbeyi laubali bir boş zaman fantezisine dönüştürmüş, memlekete hiçbir yarar gözetemeyecek bir kişiliğin ürünü olarak görünecektir Paşaya.

Plana ilişkin Lahika da el attığı her konudaki laubaliliğiyle, gözü karalığıyla göze çarpıyor. Darbe yapmayı, yani kendisine milletin dirlik ve düzeninin güvenliği için milletin emanet etmiş olduğu silahı yine millete çevirerek iktidarı gasp etmeyi kendine en doğal hak gibi gören bir zihniyetin kurum içinde çok rutin bir üretimi olduğu görülüyor. Bu ülke için bundan daha büyük bir tehlike olabilir mi?

Lahika'da Türk milletinin unsurları bir düşman gibi gösterilirken bunlara karşı mücadele bir gizli örgütün dili ve bakışıyla ifade edilip planlanıyor.

"Medyadan, yüksek yargıdan, üniversite görevlilerinden insanları, bazı sanatçıları kamuoyu desteği oluşturmak üzere kullanmak vs…"

Bunlara bütün milletin tamamı adına hareket eden bir yapının ihtiyaç duyuyor olması gerçekten garip. Bu dil illegal, marjinal veya yer yer mafyatik bir örgütün dilidir ve yaptığı işin bir suç olduğunun da idrakindedir aslında. öyle olmasa hukuku veya bilimi kendi safına çekmeye niye çalışmayı niye düşünsün ki? Kendisinden bağımsız olarak işleyecek bir hukukun yeterli adalet, yeterli düzen üretebileceğine güvenmemek; özerk bilimin kendi halinde vereceği sonuçlara güvenmemek, ayrıca bunların sonuçlarını kendi safına çekmeye tenezzül etmek, tipik illegal örgüt davranışlarıdır.

"Devlete sızmak, devleti ele geçirmek" gibi deyimler tam da bu gizli örgüt dilidir. Demokratik ve bürokratik bir süreç içinde yaşanan görev değişimlerini bu dille ifade edenler de genellikle kendi makam ve mevkilerine bir "sızma", "ele geçirme" harekâtının sonucunda gelmiş olanlardır.

Demek ki açık ve eşit katılımlı bir rekabet ve iktidarı ele geçirme rejimi olan demokrasiyi bu dille ifade edenlerin illegal saiklerine dikkat etmek gerekiyor.

Allah'tan Genelkurmay Başkanı ısrarla böyle bir belgenin bulunmadığını söylüyor. Belgenin varlığı ve gerçekliği kanıtlanabiliyor olsa da, en azından bu açıklama TSK komuta kademesinin böyle bir belgeyi sahiplenmediğini gösteriyor.

Geriye şimdiye kadar bu belge ile yaklaşık 9 aydır bu ülkede yaşananlar arasındaki paralelliklere TSK'nın nasıl bir mesafe koyduğunu sormak kalıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi