Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Kurallar konulur, işler aksamadan yürür

Kurallar konulur, işler aksamadan yürür

Beş ay kadar önce vefat eden Mısırlı yazar Enis Mansur bir makalesinde, Henry Ford'un iftihar ettiği bir hikâyeyi anlatır.

'Anlatır'dan ziyade anlatmış demek daha doğru bir ifade.

Değerli arkadaşım Hakkı Erçetin'in tercüme ettiği o hatırayı kısaca özetlemek isterim.

Ford'u ziyarete giden biri, İtalya'da olduğunu öğrenince vekiliyle görüşmek ister ancak o da Fransa'dadır.

Genel müdür İspanya'da, onun yardımcısı Brezilya'da, Ford'un sekreteri izinli, yardımcısının sekreteri balayında...

Görüşmeye gelen kişi hayrete düşer.

"O zaman şirket tatilde?"

"Bilakis çalışıyor" derler.

"Onlar olmaksızın mı?"

"Elbette."

Çünkü Ford'un bir zamanlar küçük bir sermaye ile kurduğu şirket büyümüştür ve kurallar çerçevesinde tıkır tıkır işlemektedir.

*

Bir zaman sonra adam yine gelir. Bu defa bütün yöneticiler oradadır.

"Görüşmeniz yine mümkün değil" derler, "İşçiler izinli ve müdürler çalışıyor!"

Adam şaşkındır. Derler ki:

"Eğer iş adamı olsaydın, herhangi bir zamanda onları görmen mümkün olurdu. Sen onları ancak evlerinde görürsün!"

*

İşletmesini kurallar çerçevesinde aksamadan işler hale getiren Henry Ford, iki çeşit insan olduğunu söylemiştir.

"Çalışan insanlar ve diğerlerinin çalışmasını engellemekten haz duyan insanlar... Kuralları tesis edersek, sağlam ve gösterişli binalar bir bir yükselecektir. Birisi kapıya gelip birini sorduğu zaman, o şahsın orada bulunması gerekmez. Her şey çalışıyor, başkanlar yerlerinde değiller çünkü onlar da çalışıyorlar. Aylak aylak dolaşan birileri için vakitleri yok, hatta o kimse iş arayan biri olsa bile."

*

Bu yaklaşım, pek çok firmanın sahiplenip uyguladığı bir tarz haline geldi.

Özellikle "çok uluslu" işletmelerde standartlar oluşturulmuş, kurallar belirlenmiştir.

Geçen gün bir alışveriş merkezinde sinemaya gittik. Film çıkışı bir insanlık hali belirdi: Acıkmışız.

Bir pizza iyi gider düşüncesiyle, yandaki kitapçıyı dolaşma fikri çakıştı.

Dedim ki sipariş verelim, o arada kitaplara bakalım.

"Olmaz" dedi pizzacıdaki görevli; "öyle bir uygulamamız yok. Bir masa açmamız gerekir."

"İyi, açın bir masa..."

"Açamayız efendim."

"Neden?"

"Hayali bir masa açmış oluruz."

Gelin de çıkın işin içinden! Sanki hayali ihracat teklifinde bulunmuşuz.

*

Tıkır tıkır işlemesi için kurallar konulmuş ya! Çok uluslu şirket ya bunlar!

Öyle bir uygulamaları yokmuş!

Bizim herhangi bir esnaf lokantasına gitseniz, on dakika sonra gelmek üzere bir pide siparişi verseniz, kabul etmeyecek bir görevliye rastlayamazsınız.

Asla "Öyle bir uygulamamız yok" cevabıyla karşılaşamazsınız.

*

Bu nasıl bir işletme anlayışıdır? Adam karnını doyurmak için içeriye gelen müşteriyi gönderiyor!

Bizimkiler yoldan tok geçeni bile kolundan tutup içeri çekerler yahu!

Hangisi daha kötü şimdi karar veremiyorum ama lokantadan aç ve sinirli çıkmak hiç hoş değil.

Gerçi bu lokanta değil, pizzacı! İtalyano! "Çok uluslu!" Kuralları var!

Sonuç mu?

Sonuç şöyle: Ne pizza, ne kitapçı!

En iyisi git evine, otur ıspanağını ye!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi