CHP, sütünün iktizasını yapıyor!
Televizyonlarda Yunanistan’dan CHP manzaraları görünce birden bir zaman tüneline girip geçmişe yolculuk yaptım. Tek parti devri, CHP iktidarda. Görünüşte seçim yapılıyor, ama ne seçim! Tam evlere şenlik. Bugünkü delegelik sistemi gibi, sadece müntehibi saniler oy kullanıyorlar. Onlar da ilin ve ilçenin hükümet binasına dolduruluyor. Bina jandarma ve polis kodonunda ve Ankara’dan gelen listedeki adaylar güya oylanıyorlar. Sizin anlayacağınız sonucu zaten bilinen bir seçim. Bu yüzdendir ki, pek çok aday, o güne kadar hiç gitmediği ve bundan sonra da gitmeyeceği şehirlerden aday olup milletvekili oluyorlar ve işin tuhafı bu vekilliği içlerine sindirebiliyorlar. İşte adında cumhuriyet ve halk kelimelmeri de olan ve bu sıfatların pek uğramadığı bu partinin iktidarda olduğu dönemde ekmek karne ile veriliyor, şeker tüketimi olmasın diye pasta yapımı yasaklanmış. O günlerde daha pek çok şeyin yapımı yasaklanıyor. Her türlü lüks tüketimin serbest olduğu kesim ise Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçkinleri. Onların bir eli yağda, bir eli balda. Eee ne demişler “Bal tutan parmağını yalar!” Onlar sadece parmaklarını yalamıyorlar, aynı zamanda deveyi hamudu ile götürüyorlar. Bu kötü tecrübeden sonra CHP askerlerin desteği ile 1960’ta iktidara geliyor. En çok oyu DP’nin devamı olan AP (Adalet Partisi) aldığı halde, askerler bastırıyor ve seçim sonuçlarının kabul edilebilmesi için İsmet Paşa’nın başkanlığı şartı ileri sürülüyor ve AP, bir an önce sivil hayata dönülebilmesi için bu şartı kabul ediyor. Sonra 12 Mart muhtırası 1974’de yeniden normalleşme CHP-MSP koalisyonu. Aynı yıl Erbakan’ın bastırması ile Kıbrıs Barış Harekatı. Bu harekata zorla ikna edilen CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, birden bire Kıbrıs Fatihi kesilip, bunu tek başına iktidara tahvil edebilmek umudu ile koalisyonu bozuyor. Sonunda Adalet Partisi’nden tranfser ettiği 10 bağımsız milletvekili ile meşhuur “Güneş Motel Hükümeti” kuruluyor. Ve CHP’nin genlerinde varolan bereketsizlik yeniden nüksediyor. Öyle bir yokluk girdabına düşüyoruz ki caddelerde her gün onlarca kuyruk adeta vakay-ı adiyeden oluyor.
- Bu ne kuyruğu?
- Valla bilmiyorum abi, girdik sonunda herhalde birşey çıkar. Yalnız sabah namazında girdim bu kuyruğa öğle oldu, daha yarıya geldik, herhalde akşama bana da sıra gelir.
Tüp kuyruğu, sanayağı, çay, şeker neyse de koskoca tuz gölü olan bir ülkede tuz karaborsaya düştü dersem inanır mısınız? İnanın aynen öyle oldu. Yaşı tutmayanlar büyüklerine o günleri sorarlarsa muhtemelen “Allah o günleri bir daha göstermesin!” sözünü duyacaklardır.
Buraya nereden geldik, efendim Yunanistan’daki halkın soğan-patates kuyruğundaki hal-i pürmelalini TV’lerde görünce birden irkildim. Allah’tan iktidarda CHP yok, Allah’tan raflar ağzına kadar her türlü malla dolu. Alamayanlara hükümetin şefkat eli uzanıyor.
O bereketsiz CHP “Sadaka kültürü” diyerek bu yardımı küçümsesin, ücretsiz dağıtılan kömürlere “Düşük kalorili” desin, olsun ne gam. Artık milletçe paylaşmanın huzurunu ve mutluluğunu yaşıyoruz, hastanelerde rehin kalmıyoruz, üstüne üstlük kendi yaralarımızı sardığımız gibi 100’ün üzerinde ülkede mazlum ve mağdur milyonlarca insana yardım elimizi uzatıyoruz.
CHP, MHP ve BDP, Türkiye’deki bu hızlı gelişim ve değişimi görmese de dünya görüyor, takdir ediyor. IMF ile hükümete “Nasıl başardınız?” sorusunu soruyor.
Ana muhalefet partisi CHP ise ya tanklara çiçek atıyor, ya da AK Partili komisyon başkanı Nabi Avcı’ya seloteyp tankı fırlatıyor. Herkes sütünün iktizasını yapacak...