CHP müzesinde neler olmalıdır?
Çanakkale savaşlarının yeni bir yıldönümü ve kameralar orada bir müze evin odalarını geziyor. O devrin tüfekleri, şarapnel parçaları, “tek dişi kalmış canavarların” konserve kutuları, patlamamış bombablar, sahipleri şehit düşmüş tesbihler ve daha neler neler! Ben bütün ruhumla Çanakkale’de bazen savaş meydanında, bazen o evin kimbilir ne sırlar saklayan odalarında dolaşıyorum. İngilizler ve onların Avustralya’dan, deniz aşırı diyarlardan bize karşı savaşmak için getirdikleri Anzaklarla hayalimde dövüşürken, birden o perde kapanıyor ve içimde yeni bir ışık yanıyor. Çanakkale’deki müze evden ilham alan yeni bir zuhurat.
Efendim, cumhuriyetten daha yaşlı olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin neden bir müzesi yok? Saatlerce zihnimi kurcalayan bu problemi mutlaka çözmeliyim. Nefis bir müze tablosu çiziyorum hayalimde. En az 12 bin m2 kapalı ve onun birkaç misli açık alan üzerine oturmalı o müze. Bu müze dünyada ziyaretçi rekoru kırar, inanın. Bakınız size mihmandarlık yapacağım ve bana hak vereceksiniz.
Müzenin girişine mutlaka Refik Şevket İnce’nin heykeli konulmalı. Kim ola bu İnce demeyin sakın, nasıl bilmezsiniz bu büyük inkılapçıyı? Nisan 1920’de Saruhan (Manisa) mebusu olarak meclise girmiş ve kürsüden “Asacağız, asılacağız, ama mutlaka başaracağız!” diye muhalifleri alenen tehdit eden, sonradan mebusluk yanında, bakanlık ve Kastamonu İstiklal Mahkemesi reisliği yaparak, içindeki asma duygularını cömertce doyuran bir ihtilalci. Efendim kendileri aynı zamanda halkın istediği partiye oy vermesini ve seçim sonuçlarını tuhaf karşılayan gazeteci Emin Çölaşan’ın da anne tarafından dedeleri. Nasıl, o müzenin girişine heykelinin dikilmesini hak etmiymor mu? Söz asmaktan açılmışken müzenin ilk bölümünün idam sehbalarından oluşmasından daha tabii ne olabilir? İlk darağacı mesela İskilipli Atıf Hoca’nın asıldığı darağacı olabilir. Üzerinde bir panoda şu ibare olmalı:
- Bu darağacında şapka inkılabından iki yıl önce yazdığı “Frenk mukallitliği ve şapka” adlı eserinden dolayı asılan İskilipli Atıf Hoca ölüme gitti.
Hemen yanında yine şapka inkılabına muhalefetten asılan Erzurumlu Şalcı Bacı’nın asıldığı darağacı sergilenebilir. Yanında sıra ile İstiklal Mahkemesi kararları ile vahşice asılan tüm mazlum ve mağdurların asıldığı darağaçları sergilenebilir. Yine aynı salonun bir köşesinde de İstiklal Mahkemeleri’nde bu zulüm idamlarını veren zevatın büstleri yer almalıdır, gezenlerin en çok kalacakları bölüm burası olacaktır şüphesiz. Bilhassa Kılıç Ali’nin büstü diğerlerinden daha büyük ve görkemli olmalıdır ve Orgeneral Mustafa Muğlalı için özel bir bölüm ayrılmalı. Menemen’de esrarkeş Derviş Mehmed’in Kubilay’ı kestiği testere devletin ilk andıç eseri olarak mutlaka sergilenmeli.
Ayrıca Nakşibendi şeyhi Muhammed Esad Erbili’nin asıldığı idam sehpası mutlaka sergilenmelidir. Ayrıca Mustafa Muğlalı’ya İsmet Paşa’nın emri ile yaptığı anlaşıan 33 kişinin öldürülmesine izafeten 33 metre boyunda bir salon yapılarak tüm özel eşyaları sergilenmelidir. İdam sehpalarının yanında çok büyük bir salon Dersim katliamı için ayrılmalıdır. Orada yine girişte Dersim’de küçücük çocukları bile zevkle bombalayan dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen’in pilot kıyafeti içinde büyükçe bir heykeli hem de en görkemli biçimde dikilmelidir. Yine o yıllarda mağaralara sığınan insanları İngilizlerden aldıkları gazla zehirleyenlerin resimleri panolara asılmalı, o gazların tüpleri de özenle teşhir edilmelidir. Tabii Dersimlileri asan darağaçları depolardan çıkarılıp uygun mahfillerde ziyaretçilere gösterilmelidir.
Bir bölümde de şapka giymeyi gavurluk sayan Rize halkını sahilden topa tutan Hamidiye zırhlısının topları da zırhlıdan sökülerek tek bir salonda sergilenmeli, fonda da sürekli olarak Rize’nin meşhur türküsü “Atma da Hamidiye atma, şapka da giyeceğuk, askere de gideceğuk” türküsü çalmalıdır.
Ve Yassıada bölümü. İnanın ziyaretçi rekoru bu bölümün olur. Girişte Yassıada’da kurulan adı “Yüksek Adalet Divanı” olan alçak mahkemenin Başkanı Salim Başol, savcı Ömer Altay Egesel, garnizon komutanı Albay Tarık Güryay’ın ve ihtilalin başı Orgeneral Cemal Gürsel olmak üzere 38 Milli Birlik Komitesi üyesinin de heykeli dikilmelidir. Tam karşılarına ise darbe planlayıcısı İsmet Paşa’nın Taksim’e dikilmek üzere yaptırılan ve elân depoda duran görkemli heykeli konulmaldıır.
Heykelin kaidesi üzerine de Cemal Gürsel’in “Sizin emirleriniz bizim için Peygamber buyruğudur Paşam!” sözleri yazılmalıdır. Ayrıca Ankara ve İstanbul radyoevlerine ilk saldırıyı yapan tanklar da uygun bir salonda sergilenmelidir.
27 Mayıs darbesi ile ilgili son bölümde Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın asıldıkları idam sehpaları da sergilenmelidir. Yassıada için özel bir bölüm açılıp, oradaki işkence aletleri, odalara yerleştirilen gizli dinleme cihazları, Menderes’in intihara kalkıştığı karyolası ve Yassıada kararlarının yazıldığı defterde bu müzede sergilenmelidir.
Yıl 1974. Kıbrıs’ta CHP-MSP koalisyonunun yaptığı Barış Harekatı. Başbakan ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in Kıbrıs’a yaptığı çıkarma sırasındaki çizmeleri, miğferi ve kuşandığı silahları! Bütün bu koleksiyonlar “Karaoğlan ve Kıbrıs Fatihi Ecevit” bölümünde sergilenmelidir. Yine Ecevit’e ilerki yıllarda fırlatılan yazar kasa ile büyük bir aşkla bağlandığı Rahşan Ecevit’e o ünlü aşk şiirlerini yazdığı daktilosu da eminim ilgi ile izlenecektir.
Deniz Baykal’ın hizmetleri de unutulmamalı ve O’nun hizmetlerini anlatan “kasetler” görüntülü bir şekilde müzede sürekli olarak yer almalıdır.
Nasıl ama, böyle bir müze müzecilik tarihimizde bir izleyici patlaması yapar mı yapmaz mı?
Kesinlikle yapar diyorum. Düşünsenize, evlere şenlik bir müze, dünyayı dolaşsanız benzerini bulamazsınız.