Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Fetih 1453’ü seyrettim

Fetih 1453’ü seyrettim

Türkiye’de çekilen en iddialı film olan “Fetih 1453”ü seyrettim. Filmi seyretmeden önce 3 haftadır, basında çıkan eleştirileri de okudum. Yorumların neredeyse tamamı, tarihî gerçekliğe uymama konusundaydı.

Bu yorumları okurken çok güldüm. Bizim millet, filmin bir kurgu olduğunu unutuyor ve işlenen konunun ders kitaplarındaki bilgilerle veya ansiklopedilerde yazanlarla aynı olmasını bekliyor.

Sinema eleştirisi böyle olmaz. Bu, olsa olsa “ansiklopedik bilgi eleştirisi” olur. Mübarek eleştirmenlerin hepsi sanki birer tarih uzmanı. Senarist ve yönetmen de en az sizin kadar tarih biliyor baba... Elbette, senaryo yazılırken tarihi gerçekler de göz önünde bulundurulur ama film kurgulanırken, gerçeğe tıpatıp uyulma mecburiyeti olmaz ki...

Tarihi gerçeklere uygunluk arayan büyük eleştirmenlere (!) çok gülüyorum. Meselâ bu eleştirmenler, Cesur Yürek filminde işlenen İskoçya tarihi hakkında da bilgiye sahip değiller miydi ki, o filmi “tarihi gerçekler” açısından eleştirmediler. Veya Kurtlarla Dans’taki Teğmen Dunbar’ın gerçekten yaşayıp yaşamadığı hakkında malumatfuruşluk yaptılar mı?

Cesur Yürek ve Kurtlarla Dans gibi filmlerde işlenen tarihî konularda dudak kıpırdatmayan eleştirmenler, maşallah Fetih 1453’e gelince, her biri tarih profesörü kesildi başımıza. (“Ama hocam, tarihî gerçekler saptırılırken...” falan demeye kalkmayın, “Tarihin akışını yanlış yorumlayacak salak yönetmen henüz icat edilmedi” diye cevap veririm.)

Filmleri, metin açısından eleştirmek, sinema eleştirisi değil, metin eleştirisidir. Demek bizim seyircilerimiz ve eleştirmenlerimiz, filmi, sadece metinden ibaret zannediyorlar. Ne kadar yanlış!..

Ak Şemseddin’in sakalı, Justinyani’nin Mora’da değil de surlarda ölmesi, fetih takvimindeki yanlışlıklar... Eleştiriler bunlar ve buna benzer şeyler. Tam bir ansiklopedist eleştirisi.

*

Fetih 1453 ile ilgili eleştiriler, doğrudan filmle ilgili olarak yapılmalı. Benim filmle ilgili görüşlerim şunlar:

Filmin kurgusu ve müziği iyiydi. Surların önündeki şehitlerin gösterildiği sahnelerde, Tekbir ve Salât-ı Ümmiye yorumları benim hoşuma gitti.

Roller ve çekimlerle ilgili eleştirilerim var elbette. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:

1)Ulubatlı Hasan ile Justinyani’nin düellosu çok uzatılmış ve ikisi, birbirlerine çok benziyorlar. Yönetmen, ikisinin kılık-kıyafetini, saçlarını, yüzlerini, ayırt edici farklılıklarla vurgulamalıydı.

2) Film içi merak unsuru, sadece lağımcılar sahnesinde vardı; oysa sonucu belli bu tür filmlerde, merak unsurunu tahrik edecek 4-5 sahne olmalıydı

3)Fatih’in tespihini koparıp, postaki üzerinde tekmelemesi, daha çok basit bir “tepinme” gibi kaldı; Fatih’e yakışmadı.

4)Bazı sahnelerde kullanılan fon animasyonları çok zayıftı.

5)Fatih’in Gülbahar Hatun’a okuduğu iyi bir tercih değildi.

6)Fatih’in Gülbahar Hatun’a şiirlerini verdiği sahnede, Fatih’in jesti çok kaba ve sert idi. O sahnede ya hükümran bir tavır takınılmalı veya romantik bir profil çizilmeliydi.

*

Filmin dublajı ile ilgili eleştirilerim de var.

Meselâ, Era’nın seslendirmesinde zaman zaman, Etiler ağzındaki gibi kalın “e”ler vardı. Benzer ağız, bazı erkeklerde de vardı. Ayrıca, filmin başındaki sahnelerde, ayetler okunurken, yanlış bölümlemeler ve tonlamalar yapıldı. Bu film bu Arapça dublajıyla Arap ülkelerinde gösterirlerse, bize çok gülerler.





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi