Sakıt Genel Yayın Yönetmeni
Ertuğrul Özkök’ün önceki günkü yazısını okurken “pes” dedim.
İnsanda biraz omurga olur.
Hiç olmazsa tek bir tane omurga kemiği bulunur.
Bu adam bildiğin kemiksiz et...
Bülent Arınç’ın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Nedim Şener’e telefon etmesi üzerine yazmış.
Diyor ki: “Mutlaka arar diyordum. İçimden bir ses ‘O arayacak’ diyordu. Aramış... Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, cezaevinden çıkan Nedim Şener’i aramış. İki yıldır yazıyorum. Gerçek Müslüman’ın vicdanı vardır. Haklıymışım. Varmış... Ben onun hep samimi olduğuna inandım.”
Ben de senin ikiyüzlü olduğuna inanmıştım, haklıymışım...
Arınç’ın hep samimi olduğuna, vicdanlı olduğuna inandığını söyleyen Ertuğrul Özkök, gerçekten de Arınç için ne düşünüyordu peki?
Bunu anlamak için Özkök’ün güçlü olduğu yıllara dönmek gerekiyor.
Mesela askerlerin muhtıra verdiği, darbe için her ortamı hazırladıkları 2007 yılına...
Karşıma Özkök’ün yazdığı “Bülent Abi’nin intikamı” başlıklı bir yazı çıkıverdi.
Bakın bugün Arınç’ın hep samimi ve vicdanlı olduğuna inandığını yazan Özkök, o dönem neler söylemiş:
“Meğer içinde ne büyük, ne tükenmez bir öfke kalmış. Meğer ne kadar bamteline basmış, bilmeden ne kabahatler işlemişiz. Dün Vatan Gazetesi’nde, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’la yapılan mülakatı okurken hayretler içinde kaldım. Yıllardır kendisi ve cemaati için ‘demokrasi’ isteyen bir insanın, iktidar eline geçince, saniyesinde nasıl muazzam bir ‘hoşgörüsüzlük şatosu’, bir tahammülsüzlük kalesi haline geldiğini gördüm.
Meğer aylardır içinde o kini taşıyormuş. Bana ve Ahmet Hakan’a olan kini... Güya bize hakaret ediyor: ‘Ben Ahmet Hakan’ların, Özkök’lerin diline düşecek kadar basit bir insan mıyım?’
Elbette değilsiniz sayın sakıt başkan. Siz, hayatınız boyunca hep birilerinin ‘Abisi’ olduğunuz, birileri tarafından hep ‘Abi’ muamelesi gördüğünüz için, hakkınızdaki en küçük eleştiri bile canınızı yakıyor. Hep mazur görülme imtiyazı bekliyorsunuz. Günlerdir boşu boşuna mı yazıyorum. ‘Biat’ kültüründe tahammül, hoşgörü yoktur diye. O kültürün tek kaidesinin, kayıtsız şartsız boyun eğme olduğunu, ‘Abilik’ hukukunun, medeni hukuktan bile kuvvetli olduğunu. Bakın o hoşgörü abidesi, mütevekkil insanın söylediklerine: ‘Ben sizin dilinize düşecek kadar basit bir insan değilim.’
E hani basit bir insandınız... Yıllarca bize hep ‘çok basit, sıradan bir insan’ olduğunuzu söylemediniz mi? Yoksa çok karmaşık bir insandınız da bize kendinizi basit diye mi yutturdunuz? Dün Arınç’ın bu sözlerini okuyunca, geriye dönüp yazdığım yazılara baktım. Önce ne için yazmışım? Arınç, durup dururken demeçler vermiş, ona buna sataşmış, bir olay tam yatışmışken üzerine benzinle gitmiş.
Biz de oturup bunu eleştirmişiz. Sözlerimizde bir hakaret mi var? Estağfurullah, ne haddimize...
Onun bizim hakkımızda ima ettiği şeyin, yüzde biri kadar bile iğne batırmamışız. Kullandığı ifadeye bakar mısınız? ‘Onların diline düşecek kadar...’
Sanki bizim dilimiz ‘kubur’. Sanki kendisi, bu ülkenin saygın yazarlarına ‘Çomar’, kendi mahallesinin azıcık isyankâr kızlarına bile ‘Sürtük’ diyen bir mutena semtten taşınmış da, sıra başkalarını eleştirmeye gelmiş. Bir de şu lafına bittim. Güya biz Başbakan’ı eleştirmeye korktuğumuz için, onun çevresindekilere vuruyormuşuz.
Şöyle beş yıllık iktidar mazinize bir bakın. Başbakan’ın konuşmalarında şahsen hedef aldığı gazetecilerin başında kim geliyor? Hangi gazeteden kimler?.. Yani siz durmadan bu ülkede maraza çıkaracaksınız, ağzınıza geleni söyleyecek, bütün dünyayı kendi küçük cemaatinize çevirmeye çalışacaksınız... Biz bunu eleştirince kötü olacağız. Kendisine şunu söylemek isterim: ‘Siz bizim abimiz değilsiniz.’
Yüklendiğiniz kamusal bir görev vardır. Bizler de sizi eleştirme hakkına sahibiz. Ayrıca size şunu da söylemek isterim: Size abi diyenler bile, o konuşmaları yaptığınız zaman arkanızdan ne diyor biliyor musunuz? Biliniz ki, yine imdadınıza o ‘Abilik’ hukuku yetişiyor. Çünkü söyledikleri tek söz şu oluyor: Bülent Abimizdir. Ne diyelim...”
Yazı böyle...
Arınç’a “hoşgörüsüzlük şatosu, bir tahammülsüzlük kalesi, sakıt” gibi ifadelerle “çomar, sürtük” gibi lafları katarak her türlü hakareti yaftalamayı yap, Arınç TBMM Başkanı olduğunda eşi Münevver Hanım 23 Nisan Resepsiyonu’na türbanla gelemesin diye her türlü hedef gösterme yayınını yap, sonra da “Ben Arınç’a hep samimi, vicdanlı demiştim” diye ortaya çık.
Hayatımda böyle kalitesiz bir adam görmedim.
Sakıt Genel Yayın Yönetmeni, eski günlerin hülyasıyla çırpındıkça batıyor.
İnsanın bir duruşu, omurgası, fikri sürekliliği olur.
Güç dengelerinin değiştiği şu dönemde, bir dönem başat güçlere dayanarak afra tafra yapanlar, yeni dönemde güçlü gördükleri kesimlere inanmadıkları ve sevmedikleri halde yağcılık yapıyor.
Niye kuyruk salladığı belli de, umarım “Bülent Abi” yemez...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.