Adem ve Hamit için dua edelim
Meslektaşlarım Adem Özköse ve Hamit Coşkundan haber alınamayalı bir haftayı geçti..
Bize gelen bilgilere göre, iki meslektaşımız baskıcı Esad Rejiminin elinde tutsak. Muhaberat, her iki arkadaşımızı da bir pazarlık neticesinde takas unsuru olarak kullanmaya hazırlanıyor.. Ancak bu süre içinde net bir ifadeyle gazetecilerin kendilerinde olduğunu doğrulamadıkları için, Türk Dışişleri de mecburen daha dolaylı yollar izlemek zorunda kalıyor.. İran üzerinden Suriyeye mesaj vermek bu dolaylı yollardan biri.. Nitekim, eğer bu sürecin hiçbir yerinde aktif olarak rol almayan iki masum gazeteci kardeşimizi, gayr-ı hukuki biçimde alıkoyduklarını kabul etselerdi, bu tartışmasız savaş sebebi sayılacaktı.. Hatırlayın.. İsrail bir rütbesiz askeri Gilad Şalit için, savaş başlattı, binlerce insan bu savaşta hayatını kaybetti. Ve sonunda, bir tane Gilad Şalite, 1027 Filistinliyi serbest bıraktı..
İRAN SEVGİSİ
Adem Özkösenin Suriyeye gitmeden önce katıldığı son tartışma programı, benim Bıçak Sırtı programıydı.. (Alptekin Dursunoğlu ve Nurettin Şirin bir tarafta, Osman Atalay ve Adem Özköse karşılarındaydı) Orada, Adem, karşı duruşa ve katliamın görmezden gelinmesine isyan edip, Nurettin Şirine dedi ki; İran sevgisi bu kadar mı gözünüzü kararttı?.. O söz, aslında havanda dövülen sular neticesinde en ayakları yere sağlam basan, en rasyonel tahlildi.. Ne Natocu Müslümanlar tanımlaması ne masum halkın arkasında emperyalistlerin olduğu masalı ne BOP ne TOP.. Tek bir gerçek vardı aslında.. Esadı ölümüne savunan Türkiyedeki Ortadoğu uzmanlarının, meseleye başka ülkelerin penceresinden bakma gayretleri.. Kimi tezlerini Rusyanın bölge çıkarları perspektifinden ortaya koyuyordu, kimi ise İran.. Ve nihayetinde, ortak düşman paydasında da bir araya geliyorlardı.. Hiçbir zaman bir araya gelmeyeceğine inandığımız adamları aynı denklemde görüyorduk..
ULUSAL KANAL VE SEN!
Mesela geçen gece Ulusal Kanalı izleyenler, çamura bulanmış analizler gördüler.. Patronu örgüt yöneticiliği iddiasıyla Silivride yargılanan Ulusal Kanal, kategorik olarak hedef gördüğü bir araştırmacıyı konuk etmiş, tatlı tatlı dinliyordu. O zat-ı muhterem, bir oraya çamur atıyor, bir buraya çamur atıyordu.. Unutmuş gibiydi zamanında o konuştuğu kanalın kendisinin de içinde bulunduğu bir yapıyı nasıl cepheden hedef aldığını.. Neyse, şartlar birleştiriyor demek ki insanları.. Demek ki İran sevgisi, hakikaten kör etmişti gözleri.. Bütün bunları unutuyorum şimdi.. Kapatıyorum gözlerimi ve dua ediyorum.. Adem ve Hamit sağ salim Türkiyeye dönsün diye.. Dönsün de Adem, gene sorunlu Müslüman coğrafyalarda çekilen acıları anlatsın bize.. Pataniye götürsün bizi.. Afrikanın hiç bilmediğimiz, haritada gösteremeyeceğiz derinliklerindeki Müslüman kabilelerden selam getirsin bize.. Gelsin de yine Fatih Camiinde, Fatih Sultan Mehmed Hana, Fatiha okuyalım birlikte.. Hepimiz dua edelim nolur, Adem üç yavrusuna sağ salim kavuşsun diye.. Hepimiz dua edelim Hamit, gözü yaşlı ailesine kavuşsun diye.. Gazetecilik, gazetecilik deyip duruyorlar.. Bunların yaptığı gazetecilik değil de ne ki?.. Kalın sağlıcakla.