Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

Çanakkale ve Afganistan

Çanakkale ve Afganistan

Gündem yine şehitlerimiz.
Yüzyıldır ardı arkası hiç kesilmemiş olan şehitlerimiz.
Bir tarafta Çanakkale’de yatan şehitlerimiz…
Hepsini rahmetle anıyoruz.
Dilimizde Mehmet Akif’in şu dizeledi:
“Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.”
“Emperyalist güçlere karşı en güzel cevap” diye söze başlayarak…
Çanakkale’de yazılan o müthiş destanı yeni nesillere gururla anlatıyoruz.
O ruhtan övgüyle söz ediyor, ilelebet muhafaza etmeyi öğütlüyoruz.

Diğer tarafta ise Afganistan’da verdiğimiz 12 şehit.
“Made İn USA” menşeli “bataklık”ta verdiğimiz 12 şehidimiz…
Peki bu şehitlerimizi tarih nasıl yazacak?
Bu şehitlerimizi yeni nesillere nasıl anlatacağız?
Yetkililerimiz boyuna başsağlığı mesajı yayınlıyor.
Hiçbiri şu soruyu ağzına almıyor:
-Türk askeri, Amerikan işgali altındaki Afganistan İslam Cumhuriyeti’nde kimi kimden koruyor?
Ve şu sorular:
-Sokaklarda rahat dolaşamayan Amerikan askerlerine, kalkan olmak için mi orada Mehmetçiklerimiz?
-Türkiye’nin bu işten menfaati ne?
Gavur girdi, işgal etti, yaktı, yıktı…
Ardından şu tarihi yazdı:
“11 Eylül saldırısı sonrasında Afganistan'da Taliban rejimini iktidardan uzaklaştırmak ve terör örgütü El Kaide ile mücadele için NATO, bu ülkede oluşturduğu ISAF komutanlığıyla operasyon başlattı.”
Türkiye de başından beri bu senaryonun peşine takılmış durumda.
Oysa, en başta “operasyon” gerekçesi tartışmalı.
11 Eylül’ün aslında kamuoyuna yansıtıldığı gibi yaşanmadığı yönünde ciddi iddialar var.
Çok kuvvetli bir ihtimaldir ki, yarın bir gün, tıpkı Irak konusunda olduğu gibi 11 Eylül itirafları gelecek.

Evet…
Türkiye’de gündem yine şehitlerimiz.
Bir tarafta Kurtuluş Savaşı’nın seyrini değiştiren Çanakkale Zaferi’ne kanlarıyla imza atan şehitlerimiz…
Diğer tarafta, Kurtuluş Savaşı’nın ardından Anadolu hükümetini ilk tanıyan; Ankara'ya ilk diplomatik temsilci gönderen ülke olan Afganistan'da, işgalci Amerikan askerlerinin güvenliği uğruna verdiğimiz şehitlerimiz…
Bilmem anlatabildim mi?

Değerli Habervaktim takipçileri…
Gündemdeki bir diğer konu ise yeni eğitim modeli ile ilgili çalışmalar.
4+4+4’lü yeni model Milli Eğitim Komisyonu’ndan geçti.
Hükümet üyeleri dahil her kafadan bir ses çıkmaya devam ediyor.
Çıkıyor çıkmasına da, kimse asıl meseleyi gündeme getirmiyor.
“Karma eğitim”den söz ediyorum.
Eğitim silbaştan yenileniyor ama “karma eğitim” hiç sorgulanmıyor.
Türkiye’de “çağdaş”lık kompleksiyle 1973’te yürürlüğe konulan Milli Eğitim Temel Kanunu’nun “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır” şeklindeki 15. maddesi gereğince 39 yıldır uygulamada, karma eğitim.
Batı ise bugün “yüzyılın pedagojik yanlışı” olarak değerlendiriyor, karma eğitimi.
Örnek aldığımız Batı’da yıllardır karma eğitim sorgulanıyor ve son on yıldır bu sistemden ayrılma trendi yaşanıyor.
Kaynaklar New York'ta bugün çok sayıda devlet okulunun tamamen kız-erkek ayrı eğitim verdiğini; Chicago, Dallas, Seattle ve Washington DC'de kız-erkek ayrı sınıfların bulunduğu devlet okullarının bulunduğunu gösteriyor.
ABD’de okul yönetimi, öğrencinin başarısını olumlu etkileyeceğini düşündüğünde, istediği derslerde kız-erkek ayrı eğitim verilmesine karar verebiliyor.
Almanya’da, İngiltere’de, ABD’De yapılan araştırma sonuçlarına göre, kız ve erkek okullarının başarı oranı, karma eğitim yapan okullara göre daha yüksek.
Zararları ise say say bitmez.
Karma okullara giden kızlar nasıl göründükleriyle, sadece kız okuluna gidenler ise kim oldukları ile daha çok ilgileniyor.
Öğrencileri meşgul eden eğlence, kavga, suç işleme, vakti boşa harcama, taciz ve gebelik gibi olumsuzlukların ayrı eğitim veren okullarda en aza indiği gözleniyor.
Batı’da “karma eğitim”in geldiği noktaya dair sonuçlardan söz etmek istemiyorum…
Mide bulandıracak cinsten her biri.
Ama maalesef ülkemizde de liselerimiz aynı “sonuç”lara doğru sürükleniyor.
Çünkü bu dizginlenmesi zor bir sonuç.
Sistem, ergenlik çağındaki kız ve erkeklerde hedef sapmasına yol açıyor, öğrenci dersler yerine karşı cinsle ilgilenmeye başlıyor ve ahlakî yozlaşmaya zemin hazırlıyor.
Ve bir önemli nokta daha:
Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da aileler kızlarını “karma eğitim”den ötürü okula göndermek isteyebiliyor.
Meclis’e tavsiyemiz şudur:
“Karma eğitim zorunlu olmaktan çıkarılsın. İsteyen veli çocuğuna ayrı eğitim aldırabilsin.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi