Faruk Köse

Faruk Köse

Nevruz kutlamaları ve çağdaş Kürt isyanı

Nevruz kutlamaları ve çağdaş Kürt isyanı

Çağdaş Kürt isyanı stratejik ve emin adımlarla hedefine doğru ilerliyor. Stratejik önemi haiz Türkiye üzerinde oynanan çıkar oyunlarının uzantısı işlevini taşıyan çağdaş Kürt isyanı, artık “demokratik özerklik”i de geçtik, “bağımsızlık” istiyor.

ABD/AB ve İsrail’e yaltaklanmayı marifet sayanlar da buna çanak tutuyor, alet oluyor, destek veriyor, zemin oluşturuyor, zihinleri ve algıları bu sonuca hazır hale getiriyor, bunu sağlamaya yönelik malzeme üretip kamuoyundaki “algı”yı sıradan ve normal hale getiriyor.

Nitekim bu kapsamda, Sosyal Siyasal Araştırmalar Merkezi adında bir kuruluş, nereden icabettiyse, tam da çağdaş Kürt isyanının provasının yapıldığı “Nevruz kutlamaları”na denk getirerek bir anket yapıyor. Soru şu: “Diyarbakır’da bir referandum olsa Kürtler ne ister?” Katılımcıların yüzde 49.2’si “demokratik özerklik”, yüzde 19.2’si “bağımsızlık”, yüzde 5.4’ü “federasyon”, yüzde 7.1’i “adem-i merkezi yönetim” istemiş. Anlayacağınız, Diyarbakırlıların yüzde 73.8’i, bir biçimde “ayrılma”yı tercih etmiş.

İyi, aferin! Kafalara bunu yerleştirmekle bölünmeye doğru giden yolda yaptığınız hizmetten dolayı artık gururlanabilirsiniz. Ama torunlarınız sizi nasıl anar, onu bilemiyorum.

Ankette, “bölünme”yi vitrine çıkaracak ne gerekiyorsa sorulmuş. Neredeyse “kendi geleceğini tayin etme hakkı”nı tanımayı gündeme taşıyacak soru şöyle: “Kürtlerin taleplerine yönelik referandum yapılmalı mı?” Soruya “evet” diyenlerin yüzde 87. Bunun önemi, “plebisit”e uzanan zeminin hazırlanmasına katkı sağlayacak olması.

Biliyorsunuz, “plebisit” tabiri, “kolektif bir gelişme”yi onaylamak ya da onaylamamak için halkoyuna başvurulması yönteminin adı. Referandumdan farkı, sonucun kesin ve net olması. Meselâ, 1935’te Saarland’ın Fransa’dan Almanya’ya, 1939’da Hatay’ın Türkiye’ye geçmesi, geçtiğimiz yıl Güney Sudan’ın bağımsız olması, “kolektif plebisit”in örnekleri.

Görüldüğü gibi, önce “bağımsızlık isteyen halk” kavramı kurgulanıyor, ardından bu halk için “plebisit”in yollarını açacak algı zemini oluşturuluyor. Sonra da, bu kapsamda yol alan faaliyetlere meşruiyet kazandırmak için ortam hazırlanmaya devam ediliyor.

Nitekim ankette, çağdaş Kürt isyanının paralel devlet yapılanması olan KCK’ye yönelik operasyonlar unutulmamış. Bu operasyonların Kürt sorununu ne yönde etkilediğine dair suale, yüzde 43.4’ü “olumsuz”, yüzde 24.2’si “çok olumsuz” cevabını veriyor. Yani KCK operasyonlarını onaylamayanların oranı yüzde 67.6 olarak gösteriliyor.

Böylece KCK için özgürlük baskısı bir “halk talebi” olarak lanse edilirken, “ayrılığın meşru kurumları” da, “Kürtlerin geleceği açısından Kürt Ulusal Kongresi’nin toplanması önemli mi?” sorusu ile temin edilmeye çalışılıyor; buna verilen “çok önemli” cevabı yüzde 79’u buluyor.



Değerli okuyucum Adil Hakkoymaz, gönderdiği e-postada önemli bir hususa parmak basıyor. Diyor ki:

“PKK/BDP, Hükümet izin vermemesine rağmen, meydan okurcasına Nevruz kutlamaları yapıyor; Diyarbakır’daki kutlama mitinginde Demirtaş, orada toplanan kalabalığı işaret ederek, aynen şöyle diyor:

‘Eğer burada toplanan kalabalığın yüzde biri Mısır’da toplanmış olsaydı, hemen Başbakanımız: ‘Halkın sesine kulak verin, isteklerini dikkate alın’ derdi... Siz de burada toplanan Kürt Halkınının isteklerini dikkate alın!...’ diyor ve ilave ediyor: ‘Onların ne hakları varsa biz de istiyoruz... Bu nedenle, Kürdistan’a siyasi statü istiyoruz...’ şeklinde devam eden bağımsız devlet olma isteklerini, mütemadiyen üzerinde dalgalanan kızıl yıldızlı PKK bayrağı altında bir bir sıralıyor...

Bizim Haber Kanalları bunları vermiyor; ama bütün dünya izliyor...

(Demirtaş’ın konuşmasını izlerseniz,) Suriye’den sonra sıranın Türkiye’ye gelmekte olduğunu ve AKP’nin kendi kuyusu ile birlikte, ülkenin de parçalanma sürecini, geri dönüşü gayri kabil bir şekilde hazırlamış olduğunu hissedeceksiniz...

ABD/AB’nin dayattıkları dışında hiçbir milli politikası olmayanların, gidecekleri ve ülkeyi götürecekleri yer başka nasıl olabilirdi ki?...

Allah (c.c.)’tan kurtuluş niyaz etmeye yüzümüz var mı? Bilemiyorum!... Bildiğim tek şey: ‘İşin şirazesinden çıktığıdır.’ Ve maalesef, bundan sonra kim gelse, bu gidişi geri çevirmesi, neredeyse ‘imkansız’ derecesinde zordur.”



Nevruz kutlamaları, Ayrılıkçı Kürt Hareketi’nin politik kanadı BDP ile paralel devlet yapılanması KCK tarafından, tarihinden önce ve T.C. Devletine meydan okuyarak, bir isyan provası biçiminde icra edildi. Devlet de buna bir şey yap(a)madı.

İşin geldiği noktayı görüyor musunuz?

Oysa Müslüman Kürt ve Türk halklarını bir arada tutan İslam hayattan uzaklaştırılmasaydı, tarihte başkta bir örneği bulunmayan Kürt-Türk birlikteliği böyle bir ayrışmaya doğru gitmeyecekti.

Rejim artık suçunu kabul etsin ve Müslüman Türk ve Kürt halklarının İslam’ın şemsiyesi altında kardeşçe birleşmelerinin önünden çekilsin!

Yoksa, bölünme kesin gibi...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi