Domuz eti, içki vs
Nedense, bazı uyanıklar, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya pek meraklı.
Diyerek söze başladım fakat sonra kendi sözüme gülesim geldi.
'Nedense'si mi var, belli işte, üç kuruş fazla kazanmak için.
Sucuğa domuz eti karıştırmak başka türlü nasıl izah edilir?
Kimileri, etiketinde "Yüzde yüz dana eti" yazan sucukların içine, ucuza mal etmek için tavuk eti karıştırmışlar.
Diğerleri onlardan ileri gitmiş, hiç çekinmeden.
Niyetleri "Türkiye'de gıda terörü olduğunu" söyleyenleri haklı çıkarmaktır belki de.
* * *
Yabancı ülkelere giden vatandaşlarımız için, en ciddi sorun, yeme içme konuları oluyor.
(Buradaki yabancı ülkeden kasıt, Müslüman olmayan.)
Garantiye almak için sürekli balık yemek zorunda kalanlar, bir süre sonra balık görmek istemiyor.
* * *
Bir seyahatte, bizim ekipten bir arkadaşın "Domuz eti yememe konusunda bu kadar abartılı bir hassasiyet göstermenizi anlamıyorum" demesi karşısında nutkum tutulmuştu.
Şükür ki bir başka arkadaş gereken cevabı verdi.
"Sen hassas davranmıyor ve önüne geleni yemekte sakınca görmüyor olabilirsin. Fakat herkesin senin gibi olmasını bekleyemezsin. Yeme içme konularında yasaklara riayet edenleri küçümser bir tavır içine girmen yanlış."
* * *
Hakikaten ilginç bir akşamdı.
Fakat daha ileri seviyesi var.
Onu da bir arkadaştan dinledik.
Heyet halinde Fransa'ya gitmişler.
Görüşmeler yapılıyor, kalan zamanda şehir turları düzenleniyor.
Hava latif, şehir güzel...
Üstü açık turist otobüsüyle gezinti, Sen Nehri'nde tekne turu, Eyfel...
Gez babam gez.
Ekmek elden, su gölden!
Ayrıca görev kutsal, yorum hürdür.
Yok... Böyle değildi galiba, haberle ilgili bir sözdü o.
Neyse.
* * *
Türkiye'den giden grupta bir kişi hariç içki içen yok.
Birkaç gün süren seyahat boyunca, her sofraya büyük bir şişe şarap geliyor.
Sadece bir kişi ilgileniyor gelen şişeyle.
Her seferinde tek başına bitiriyor.
Nihayet gezi tamamlanıyor.
Her şeyin bir sonu var derler, Paris gezisi sonsuz olabilir mi?
Dönüş yolculuğu başlıyor.
Uçağa biniyorlar.
* * *
Havada hostesler tekerlekli el arabasıyla içki ve sigara satışını başlatıyor.
Gruptakilerden biri, o tek başına her yemekte koca şişeyi bitiren arkadaşına dürtüyor.
"Bak istersen."
Öteki hiç oralı değil; umursamaz bir tavırla reddediyor.
Reddetmekle kalmıyor, bir de "Ben içki içmem" deyince, bizimkinin hayret seviyesi tavan yapıyor.
"Yahu bir haftadır masaya gelen bütün şarapları bitirdin. Nasıl içmem diyorsun?"
Açıklama çok çarpıcı.
"Adamlar şişeyi açıp getiriyorlar, masaya koyuyorlar. Ne yapsaydım yani? Ziyan olmasın diye mecburen içtim. Yoksa ben normalde içki içen biri değilim."
Ben de aslında normalde bu konulara giren biri değilimdir, bilirsiniz.
Bu çarpıcı hatıra ziyan olmasın diye anlattım. Vs kısmını da başka zaman anlatırım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.