Faruk Köse

Faruk Köse

Sadece darbeciler için idam cezası geri gelsin

Sadece darbeciler için idam cezası geri gelsin

Bazı insanların yaptığı yasalarla başka bazı insanların suçlanıp cezalandırılmasını doğru bulmuyorum. Üstelik bu cezalandırma “idam” ise, bunun tasvip edilebilecek hiçbir yanı olamaz. Ancak öyle durumlar olabilir ki, bilânçoyu “idam”dan başka paklayacak başka bir yol kalmayabilir. ‹şte, “‹slam”a ve “Müslüman”a karşı yapılmış “28 Şubat Darbesi” ve o süreçte yaşananlarda olduğu gibi.

Lafı evirip çevirmeden direkt olarak söylüyorum: İdam cezası geri gelsin; ama sadece darbeciler için... Çünkü darbe yapanlar, bütün bir topluma karşı telaŞsi çok zor suçlar işlemişlerdir; travmalar yaşatmışlardır; o halde yaptıklarının yanlarına kâr kalmaması lazımdır. Bu kapsamda, eğer “28 Şubat Cuntası”, sadece askeri kanadıyla değil, sivil unsurları da dahil olmak üzere bütün bileşenleriyle cezalandırılmazsa, bu iş paklanmamış olacak ve davanın bir anlamı da kalmayacaktır.

Şimdi, 28 Şubat Cuntası’nın sadece “Batı Çalışma Grubu” adı altında yaptıklarının sadece bir kısmına bakalım. “Batı Çalışma Grubu” adıyla kurulan “darbe komitesi”, değişen konsept (Batı Harekât Konsepti) hakkında kamuoyunu bilgilendiriyor, istihbarat çalışmaları yapıyor, kişileri, kurumları, vakışarı, dernekleri, medya organlarını, iş çevrelerini ve şirketleri, eğitim kurumlarını, öğretmenleri, öğrencileri, “ben Müslümanım” diyen herkesi... Şşliyordu. Batı Çalışma Grubu’nun hangi kriterlere göre suç tayin edip ona göre istihbarat çalışması yaptığı, hiçbir kanuna dayanmadan M‹T’in ve Emniyet’in görev alanlarına müdahale yetkisini kimden ve nereden aldığı, elde ettiği bilgileri ne zaman ve ne maksatla kullanacağı, il ve ilçelerdeki mülki amirlerin biyograŞlerinin çıkarılmasının, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin siyasi tavırlarıyla ilgili değerlendirme ve tesbitlerinin ne işe yarayacağı gibi pek çok sual, karanlıktaydı. Evvela bunların aydınlatılması lazım değil mi?

Batı Çalışma Grubu, bölücü ve silahlı PKK’yı ikinci plâna düşürdü, “birinci düşman” sandalyesine, “irtica” adı altında, toplumsal birliğin mayası olan “İslam”ı oturttu. Böylece, oluşan rehavet ortamında PKK’nın daha da güçlenmesine yardım etmiş oldu.

Vali, kaymakam, belediye başkanı gibi üst düzey yöneticiler ile müdür, daire başkanı gibi diğer mülki makamlarda bulunan görevlilere ait biyograŞler hazırladı, bunların siyasi görüşlerini tesbit etti. ‹l Genel Meclisi ve Belediye Meclisi üyeleri; siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatlarının yönetim kadroları; ulusal ve yerel televizyon, radyo, gazete, dergi ve diğer basın yayın kuruluşları; tüm dernekler, vakışar, meslek kuruluşları, işçi ve işveren birlikleri, üniversiteler, okullar, kurslar, öğrenci yurtları, dershaneler tesbit edilerek Şşlendi, takibe alındı. Devlet görevlileri ve sivil toplum örgütlerinin yöneticileri siyasi görüşlerine göre sınışandırıldı ve bilgi formlarına işlendi. Okul, dershane ve kursların kontrol altında tutulabilmesi için subay/astsubay ve “güvenilir” devlet memurları ile öğretmen eşlerinin gönüllü olarak buralarda görev almaları istendi.

Kimi ordu birlikleri sefere dönük plânların başarı ile uygulanması için hazırlık faaliyetlerini artırmakla görevlendirildi. “Ne zaman başlayacağı belli olmayan silahlı mücadele için, içerisinde bulunduğumuz zaman dilimi bir ateşkes dönemi olarak değerlendirilip, muharebeye dönük her türlü hazırlığımızı en yüksek duruma çıkararak ulaşmış olduğumuz seviyeyi muhafaza edeceğiz” türünden emirnameler verildi. 28 Şubat Cuntası, toplumun büyük bir kesimiyle topyekün savaşa hazırlanmıştı.

Batı Çalışma Grubu, aynı zamanda “Batı Harekât Konsepti”ni oluşturdu. Bu konsept dahilinde İslam adına ne varsa imha edilmesi ve Müslümanların sadece vergi veren, sadece askerlik vazifesini eda eden bir kaynak-malzeme olmaktan öte varlığının olmamasına yönelik açıklamalar yapıldı. Müslümanların açtığı işyerleri “yeşil sermaye” yaftasıyla Şşlendi.

“Laiklik” Şkri “milli iradenin üstünlüğü” Şkrinin üstüne çıkarıldı.

Bütün ülke sathında inŞal ve tepki uyandıracak projeler geliştirildi ve bir “aksiyon planı” hazırlanarak, silahlı kuvvetler temsilcilerinin dışındaki Atatürkçü kişi ve kurumların sürece katkı için neler yapabilecekleri plânlandı.

“Pozitif hukuk bakımından kanunsuz Batı Çalışma Grubu”nda toplanan farklı kesimlerin bir arada bulunma gerekçeleri vardı:

Bazı “askerler”, “Hükümetin değil bizim dediğimiz olsun” istiyorlardı. Bazı “siyasiler”, partilerinin eriyip siyasi hayatlarının bitmesinden korkuyorlardı. Bazı “işadamları”, rant kapılarının ardına kadar kendilerine açılmasını ve “İstanbul Dükalığı”na zarar gelmemesini arzuluyorlardı. Bazı “sivil gruplar”ın liderleri, teşkilatlarındaki saltanatlarının devamına çalışıyorlardı. “Rantiyeci medya”nın derdi, faizi düşük krediler ve yeni büyük teşviklerdi.

Söyleyin şimdi, en azından bundan sonrası için, darbecilere idam cezası öngören bir düzenleme yapmak gerekli mi, değil mi?


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi