Darbecilerin verdiği zararı nasıl hesaplayalım
Filmlerde rastladığımız ve "Yok artık, bu kadar da olmaz" dedirten sahneler, kimi zaman, gerçek hayatta karşılaştıklarımız yanında, çocuk oyuncağı kadar basit durabilir.
Kurgulanmış olan, hayata nazaran daha sıradan kalabilir.
Gerçek, hayali aşar bazen.
Hayal ettiğimiz güzelliklerden daha âlâsıyla karşılaşabiliriz.
İşte o zaman, rahmetli şair Mehmet Çınarlı gibi "Gerçek Hayali Aştı" ismiyle kitap yazarız veya şükrederek, "Bu kadarını hayal bile edemezdim" deriz.
*
28 Şubat döneminde uyduruk bir irtica tehlikesi bahanesiyle ordudan atılan subaylardan olan İskender Pala, günün birinde darbeci General Çevik Bir ve saz arkadaşlarının yargılanacağına dair, ufak da olsa bir ümit beslememiş içinde.
Hesaplaşmayı ruz-i mahşere bırakmış.
Neylersiniz, bazen mahşerden önce de hesap görülebiliyor.
Oradaki hesap ayrı...
*
Komik videoların yayınlandığı kanalda kimi zaman ağaç kesme sahneleri yer alır.
Motorlu testereyi eline almış adam, evinin önündeki koca bir ağacı kesmeye çalışmaktadır.
Önce ağacın devrilmesini istediği yönde bir çentik açar.
Sonra gövdenin öbür tarafına vurur testereyi.
Fakat ağaç, adamın istediği tarafa devrilmez de başka tarafa doğru göçer.
Ya evin üzerine, ya park halinde bekleyen arabasının üzerine...
O an çıkan gürültüyü hiç anmayalım.
Zararın boyutu, evin ya da arabanın değerinden fazla gibi görünür inanın.
*
Uzun lafın kısası, ağaç kesmek her babayiğidin harcı değildir.
Ustalık ister.
Eline her testere alan, koca bir ağacı deviremez.
Ağaçlar, nereye devrileceğine dair kararı kendileri verir çoğu zaman.
Kesen kişinin isteği geçersizdir.
Bazen kendi üstüne bile devrilebilir.
Kolunu bacağını, belini bıkınını kırabilir.
*
28 Şubat'tan mağdur olanlar kervanına en son, o darbeyi gerçekleştirenler dâhil oldu.
Güler misin, ağlar mısın dedikleri vaziyet.
Bir bakıma ağaç, kesenin üstüne devrildi.
12 Eylül de aynı.
Biri 15 yıl sonra, diğeri 30 yıl sonra.
Yazık bu adamlara!
"Kudretli General" olarak anılırken, bir müddet sonra madara olmak hiç hoş değil.
Attığı bumerang, dönüp geldiğinde kendi kafasına çarpmış gibi.
*
Yanlış hesap mutlaka dönüyor.
Bazen Bağdat'a kadar gitmesine gerek kalmıyor.
İşin kötüsü, bu adamlar, yaptıkları hesabın son derece yanlış olduğunu, daha yaptıkları anda gayet iyi bilmekteydiler.
Tek tek kişilere verdikleri zararın hepsi döküm halinde çıkarılıp hesabı sorulacak olsa, on bin yıl hapisle ödeyemezler.
Bir de ülkeye verdikleri zarar var ki, onu hesaplayacak makine bulamayız.
Hiçbir hesap makinesinin ekranına sığmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.