Faruk Köse

Faruk Köse

Gündeme ayar çekmek

Gündeme ayar çekmek

28 Şubat soruşturması başlayalı “gündemin önemli konularını unuttuk” ya da önemsiz görmeye başladık. Bu ani gündem değişikliğinin arasında neler kayboldu, nasıl da yokmuş gibi bir hal aldı, şaşılacak şey doğrusu. İnsan aklı gerçekten de “nisyan ile ma’lul”müş. Bu kesin de, bu kadar çabuk olması garip.

Herkes “soruşturma”ya, “içeri alınan paşalar”ın “kimler olduğu”na, “neler yaptığı”na odaklanmış. Tamam, bunlar önemli de, bunların yanında bazı başka hususların da önemi yok mu?

Mesela; “soruşturmanın zamanlaması”na dikkat çeken yok. Ergenekon davasına ilişkin yapılan soruşturmalar esnasında ve hatta 12 Eylül davası vesilesiyle, “neden 28 Şubat soruşturulmuyor?” diye ısrarla soranlar muratlarına erdiler ya, sanki ülkenin gündeminde başka bir konu kalmamış gibi, herkesin ağzı kulaklarında, hallerinden memnun, 28 Şubat Davası ile yatıp kalkıyorlar. Peki, bunca beklendikten sonra, acaba neden şimdi düğmeye basıldı? Cuntanın sivil-askeri bütün aktörleri belli iken, acaba neden hepsine birden soruşturma açılmıyor da, peyderpey içeri alınıyorlar? Bunları soran yok!

Buna, “zamanı şimdi geldi” ve “aşama aşama” türünden cevaplar da verilebilir, ancak ben tam öyle olduğunu düşünmüyorum. Zamanlama konusuna dair bir araştırma yapılması lazım geldiğine kaniyim.

Bir başka husus, şimdi bu 12 Eylül ve 28 Şubat darbecileri yargılanacaklar ya, “neye göre yargılanacaklar” ve “ne ile yargılanacaklar” buna dikkat eden var mı? Darbecileri, kendi yaptıkları anayasa çerçevesinde ve o anayasanın ruhuna uygun olarak yapılmış yasalara göre yargılayacaksınız. Bunda bir tuhaflık yok mu sizce? Hem cuntaya karşı yargı sürecini başlatacaksınız, hem de “cuntanın yargı hukukuna dair getirdiği düzenlemeler”i muhafaza edeceksiniz. Bundan sağlıklı bir sonuç elde edilebilir mi?

28 Şubat davası vesilesiyle gündemde gereken yeri bulmayan pek çok husus var. Bunların tümünü tesbit ve izah etmemiz mümkün değil, ancak birkaçına dikkat çekmek istiyorum. Zira hayat bütünlüğü içinde, sadece gösterilen noktaya bakarak hayatın kuşatıcılığının diğer unsurlarını es geçme hatasına düşmek, akleden bir insanın yapacağı bir davranış tarzı olamaz.

Mesela, Suriye’yi unutuverdik birden bire. Hani Annan Planı devreye girmişti de Esed ateşkes ilan etmişti? Hani Esed’in katil ordusu şehirlerden çekilecek, Suriye halkının taleplerini dikkate alacaktı? Ama böyle bir şey olmadı ve Suriye’deki Alevi-Nusayri rejimin Müslüman halka karşı yürüttüğü katliam hız kesmeden devam ediyor.

Şimdi, eğer Suriye gündemdeki yerini korusaydı, katliam karşısında kamuoyunun beklentisi ne olacaktı? Türkiye’nin daha aktif olması, gerekirse uluslararası güçleri zorlaması, gerekirse bizzat müdahale etmesi, ya da en azından, muhaliflere açıktan olmasa da gizlice silah yardımında bulunması... Beklenti ve kamuoyu baskısı bu yönde olmayacak mıydı?

Ancak artık böyle bir şey sözkonusu değil; zira konu gündemden düştü. Öyle ya, Cuntayı sorguluyoruz; başka bir gündeme ne hacet?! Bu arada, katliamlar karşısında kendini savunan Suriyeli muhaliflere karşı Türkiye’nin sınır bölgelerinde operasyonlar yaptığına dair haberlere bizim basında rastlamak mümkün değil, ama muhaliflerin kendi yayınlarında bunu görebilirsiniz. Başbakan, Katar dönüşünde Suriye için, Libya’ya yapıldığı gibi bir müdahalede bulunulmayacağını açıklayıverdi ve bu da Cunta davası gündeminin dalgaları arasında kayboldu. Bu zamana kadar yapılan onca esip gürlemeler neyin nesiydi peki? Yoğun gündem içinde bunlar da arada kayboldu.

Bir başka husus; tam da 28 Şubat soruşturmasının ateşli günlerinde, Kuzey Irak’ta bağımsız Kürt Devleti kurmanın eşiğine gelmiş olan Barzani birdenbire Türkiye’ye geldi. Bütün şartlar hazır, sadece Türkiye’nin razı edilmesi lazım olan bir durum var Kuzey Irak’ta. Türkiye “he” desin, ertesi gün, zaten kurulu olan bağımsız Kürt Devleti ilan edilir.

Görüşmenin akabinde, PKK’yı bağrında barındıran Barzani, birden bire PKK’ya karşı tavır almaya başladı. O sıralarda, Irak Başbakanı Maliki, Türkiye’ye karşı sert açıklamalarda bulundu. Bütün bunlar, iç politikada sıkışan, dış politikada yalnızlaşan, ekonomik göstergelerin geriye doğru döndüğüne dair ufak veriler görülen, PKK ve Kürt sorunu çözümsüz bir noktaya gelen Türkiye’yi, Kuzey Irak’ta kurulacak Kürt Devleti’ne razı etme operasyonları olmasın? Nitekim Başbakan, silahı bırakırsa PKK’ya operasyonların durdurulacağını da söylemek durumunda kaldı. Ama bütün bunlar, 28 Şubat soruşturması kapsamında gündemde gereken yeri bulamadı.

Birileri gündeme ayar çekiyor, biz de yutuyoruz, iyi mi?





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi