Helalleşmek o kadar basit mi?
Merve Kavakçı'ya sordular: "Sizi Meclis'e almayan Ecevit'e hakkınızı helal ediyor musunuz?"
Gayet şık bir cevap verdi Merve Hanım: "O dava en yüce mahkemeye intikal etmiştir."
O gün, TBMM tarihinin en utanç verici günüydü.
Nezaketiyle meşhur Ecevit, bir anda aslan kesilmiş, haykırıyordu:
"Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Bu kadına haddini bildirin."
*
Ecevit'in kısık sesiyle kükremesinden sonra, partisinin milletvekilleri de sıralara vurarak ve alkışla tempo tuttular.
"Dışarı, dışarı" diye Meclis Genel Kurulu'nu inlettiler.
O görüntüleri izlemek isteyenler için adresi verelim, yüreği yeten izlesin. youtube.com/watch?v=GV8Kt77o1bo
*
Maalesef onların istediği oldu.
Merve Kavakçı'yı milletvekili seçenler de, seçtirenler de onu koruyamadılar.
Hakkında yalan yanlış haberler üretildi, savcı koltuğunda oturan kimi adamlar evine baskın yapmaya kalktı, çocuklarının gittiği okulda öğrenciler organize edilerek bağırmaları, hakaret etmeleri sağlandı.
Sadece Meclis'i değil, ülkesini bile terk etmesine sebep oldular.
Şimdi, Merve Hanım'a "Ecevit'e hakkınızı helal ediyor musunuz" diye sormak bile abestir.
*
Bu ülkede kadınların en az yarısının başını örttüğünü biliyoruz.
Öncelikle kabul etmemiz gereken husus, başı örtülü bir kadının milletvekili seçilerek Meclis'e girmesi, Ecevit'in zannettiği gibi "Devlete meydan okumak" anlamına gelmez.
Peki, ne anlama gelir?
Başı kapalı kadınları temsilen orada bulunduğu.
*
Kaldı ki ülkede hiçbir kadının başı örtülü olmasa...
Bir tek Merve Hanım başörtüsüyle adaylığını koymuş, seçilmiş ve Meclis'e girmiş olsa bile, yapılacak olan hareket o değildir.
Saygıyla karşılamak gerekir.
Kendisi gibi olanları temsil etmese dahi, başörtülü tek kadın olarak seçilmişse, diğerlerinin payına düşen davranış biçimi, onu olduğu gibi kabul etmektir.
*
Ancak bahsettiğimiz ölçülerle davranmak, her babayiğidin harcı değil.
Belli bir demokrasi terbiyesi gerektirir.
İnsan haklarına saygılı olmayı gerektirir.
Adap erkân gerektirir, ahlâk fazilet gerektirir.
Kısaca 'insan' olmayı gerektirir.
Stadyum magandası gibi davranırsanız, bunlardan hiç birine sahip olmadığınızı tarihe not düşmüş olursunuz.
*
Yukarıda saydıklarımızdan başka biraz da cesaret gerektirir ki bu en sonuncusudur.
"Eyvah" demeden, "biz şimdi buna tepki göstermezsek askerler çok kızar, sonra gelir darbe yaparlar, halimiz nice olur, koltuğumu bırakıp gitmek istemiyorum" diye korkmamak, en son maddede sayılabilir.
*
ABD'de AT&T adlı telekomünikasyon şirketinde çalışan bir kadın Müslüman olduktan sonra başını kapatınca, işyerindeki çalışma arkadaşları ona "Terörist" lakabı takmışlar.
Sürekli hakaret etmeye başlamışlar, cehenneme gideceğini söylemişler.
Hatta içlerinden biri saldırıp başındaki örtüyü çıkarmaya kalkışmış.
Kansas'ta yaşayan 41 yaşındaki Susann Bashir, bu davranışlar üzerine dava açmış ve 5 milyon dolar tazminat kazanmış.
Bir başka tazminat haberi daha:
Fotoğrafçı Daniel Morel, Haiti'de Ocak 2010'da yaşanan depremde çektiği fotoğrafları Twitter'dan alarak kullanan AFP ajansından 120 milyon dolar tazminat talep ediyor.
Merve Kavakçı'ya bu ülkede yapılan onur kırıcı davranışların karşılığı ne olur, aklı eren hesap etsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.