Hoş geldiniz kardeşlerim
Benim güzel arkadaşlarım.. Bir gün olsun ümidimizi kaybetmedik. Her türlü aşağılık tahrike rağmen geri döneceğiniz günü umutla bekledik. Siz orada, biz burada hatim indirdik. Allah (cc) böyle birleştirdi kalplerimizi. Size yokluğunuzda burada neler oldu onu biraz anlatayım.
SEN BİLİYORDUN ADEM
Ey gibi Adem Özköse.. Hani benim programda yüksek perdeden sormuştun ya; İran sevgisi gözünüzü bu kadar mı kararttı? diye.. Sonra da reklam arasında; Kırdıysam özür dilerim, hakkını helâl et demiştin böyle itham ettiğin kesime. Yanılmamışsın kardeşim. Gözleri kararan eski arkadaşlarımız arkandan atıp tuttular. Bir dönem sırt sırta verdiğimiz meslektaşlarımız, asla sırtımızı dönmememiz gerektiğini hatırlattılar bize. Sizin hayatınızdan endişe ettiğimiz, sağ salim dönmeniz için dua ettiğimiz o zifiri karanlık günlerde bir de böyle aşağılık ithamlara laf yetiştirmek zorunda kaldık. Ben gene de hakkımı helâl ettim herkese. Siz sağ salim döndünüz ya. Anneler Gününde öptünüz ya annenizin elini. Gerisi laf-ı güzaf benim için.
ÇOK ŞANSLIYIZ
Gazetecinin başına her şey gelir. Zira bu Adem Özkösenin ilk kayboluşu değil. Afganistan Dağlarında da kaybolmuştu. Hafızam beni yanıltmıyorsa bir buçuk ay sonra geldi evine. Dünyanın hangi sorunlu bölgesi varsa, nerede bir Müslüman feryat ediyorsa, Adem soluğu orada aldığı için bugün başına gelenlerin normal olduğunu düşünüyorum. Bağdata direnişçilerle mülakat yapmak üzere giderken, şehrin girişinde durdurulup başına silah da dayandı Ademin.. Afganistanda ağır bombardıman altında hayatta kalma mücadelesi de verdi. Filistinden Çeçenistana, Pataniden Filipinlere kadar milyonlarca metrekareyi dolaşıp haber yaptı.. Mavi Marmarada katil İsrailin saldırısına maruz kalıp tutuklandı. Daha neler neler.. Dolayısıyla Suriyede de bunun yaşanması mesleğimizin içinde bir yerlerde. Ne yadırgıyorum ne de kızıyorum. Adem biraz dinlensin memleketinde.. Yavrularıyla hasret gidersin.. Çok kısa bir süre sonra ; Sudana giden gazetecilerimizden bir süredir haber alınmıyor diye bir altyazı görürseniz şaşırmayın. Ama buraya çok dikkat edin.. Tüm bu yaşananlar sırasında bir Türkiye manzarası vardı. Asıl o manzaranın kaybolmaması için dua ettim ben. Başbakan, Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı başta olmak üzere devleti ve ülkeyi yönetenler, icraat programlarının bir köşesinde Adem ve Hamitin sağ salim vatana dönmesini hep tuttular. Bunu zaman zaman açıktan, zaman zaman da diplomatik gayretlerle koydular ortaya. Şükran duyuyoruz. Sayın Abdullah Güle de, Sayın Recep Tayyip Erdoğana da, Sayın Ahmet Davutoğluna da.. Bu ülkenin çocuklarını almak için gösterdikleri gayreti tarih hak ettiği yere yazmıştır.. Ve İHH.. İnsani Yardım Vakfı.. Bülent Yıldırım ve ekibi.. Mazlumder, Özgürder gibi yüz akımız sivil toplum örgütleri.. Adem ve Hamit ile bağlantı kesildiği günden beri uyumayan bu arkadaşlarımız alkışı hak ediyorlar. Perde gerisinde İHHnın nasıl geceli-gündüzlü çalıştığını vatandaş bilmez. Son iki aydır enerjilerinin büyük bölümünü kardeşlerimizi sağ salim evlerine getirmeye harcadılar. İHHcılar olmasaydı belki bugün bambaşka şeyler konuşuyor olabilirdik. Öyle ya.. Neler söylenmedi ki? Hiçbirine izin vermedi bizim sivil toplumcularımız. Allah onlardan razı olsun.
DÖNDÜLER YA
Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni sözler söylemek lâzım. Öfkemiz dönüp kendimizi yaralamasın. Bundan böyle önümüze bakalım. Yukarıda kızgınlığımı ifade ettiğim bazı meslektaşlarımla ilgili söylediğim sözleri de kin tutuyormuşum gibi algılamayın. Benim için Adem ile Hamitin evlerine dönmesi esastı.. Döndüler.. Hiç kimseye kırgınlığım da, kızgınlığım da yoktur. Bu süreçte istemeden, bilmeden kırdıklarım varsa da haklarını helâl etsinler.
Kalın sağlıcakla..