Bugünden Tarihe Doğru
Söze Adem ve Hamit kardeşlerimizin özgürlüğe kavuşmaları vesilesiyle duyduğum sevinç ve mutluluğu dile getirerek başlamak istiyorum. Ben Allah'ın izniyle içimde bu iki kardeşimize yeniden kavuşacağımız, Baas zulmünün ve onun arkasında duran işbirlikçilerin onlara karşı cüretkâr olamayacakları ümidini sürekli canlı tutmuş, soranlara da bu kanaatle cevap vermiştim. Yüce Allah'tan her ikisine de mutlu ve huzurlu bir hayat diliyoruz. Ama ne yazık ki kendileri gibi biz de buruk bir sevinç yaşıyoruz. Çünkü zindanlarda işkence altında on binlerce mazlumu kurtaramamış, özgürleştirememiş olmanın burukluğu, hüznü var.
Fakat bu iki kardeşimizin özgürlüklerine kavuşmalarının henüz zindanda olan kardeşlerimiz için de ümit ışığı olması arzusu ve beklentisi içindeyiz. Adem ve Hamit kardeşlerimizle, oradaki zulmün, vahşetin iki önemli canlı şahidi de Türkiye'ye gelmiş oldu. Onların planladıkları belgeseli çekmeleri engellendi ama Suriye'de geçirdikleri günler bir belgesel oldu. Dilleriyle aktardıkları, elleriyle yazdıkları gözlerinin şahit olduğunun bir belgeseli olarak vicdanlara hitap edecek. Baas vahşetinin arkasında duranlar hâlâ ne yüzle o korkunç zulmün, katliamın, işkencenin üstünü örtme cüreti gösterecekler bilmiyoruz!
İki yıl önce de yine bu günlerde İHH'nın Filistin'in Batı Yaka bölgesinde temsilciliğini yapan İzzet Şahin özgürlüğüne kavuşmuştu. İzzet kardeşimiz de o zaman özgürlüğün sembolü haline gelmiş ve birtakım zorluklara, eziyetlere katlanarak siyonist işgalin zindanlarının şahidi olmuştu. Onun yaşadığı tecrübe işgal devleti zindanlarında tutulan Filistinli tutsakların davalarını biraz daha yakınımıza getirdi.
O tutsaklar yirmi sekiz gün sürdürdükleri kararlı mücadeleyle taleplerini işgalcilere kabul ettirmeyi başardılar. Çünkü taleplerinin kabul edilmemesi durumunda kararlılıklarından vazgeçmeyeceklerini, ölümle isteklerini kabul ettirmekten başka bir seçeneklerinin olmayacağını kesin dille ortaya koydular. Siyonist işgal devleti Filistin toplumunda heyecan ve gerginliğin hat safhada olduğunu, tutsakların bayraklaştırıldığını ve herhangi bir ölüm olayı halinde geniş çaplı tepkilerle karşı karşıya geleceğini, meselenin uzatılması durumunda da bütün dünyada gündem oluşturduğunu görünce istekleri kabul etme ihtiyacı duydu.
Gerçi işgalci bunu insafından değil endişesinden dolayı kabullendi ama insan doğal olarak şu soruyu akla getirmeden, tüm vicdan ve insaf sahiplerine yöneltmeden edemiyor: Siyonist işgalci bile bu konularda masaya oturup pazarlık ederken, Suriye'deki katil Baas rejimini ve onun arkasında duran güçleri zerre kadar insafa getirmek nasıl mümkün olamıyor?
Filistin'de açlık greviyle elde edilen başarının cezaevleri şartlarının kısmen de olsa iyileştirilmesi, hücre cezalarının sona erdirilmesi, hiçbir yargılamaya tabi tutulmadan gözaltına alınan tutsakların ya mahkemeye çıkarılmaları veya serbest bırakılmaları, onların gözaltı sürelerinin uzatılmaması, Gazze'deki ailelerin çocuklarını ziyaret edebilmeleri ve aşağılayıcı aramalara son verilmesi gibi taleplerin kabul ettirilmesi olduğunu hatırlatalım. O yüzden "zindanda da olsa onurumuzla yaşayacağız" sloganıyla bu direnişi başlatan tutsaklar açlık grevlerini de "onur grevi" olarak adlandırıyorlardı. Ama henüz özgürlüklerine kavuşamadıklarını ve asıl zaferin bütün tutsakların gerçek özgürlüklerine kavuşmaları halinde elde edilmiş olacağını belirtelim.
Bugün Bahattin Yıldız ve Faruk Aktaş'ın şehadetinin yıl dönümü. Tıpkı Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesinde olduğu gibi kaza mı yoksa sabotaj mı olduğu hakkında henüz kesin hüküm verilemeyen bir uçak düşmesi olayında, 17 Mayıs 2010 tarihinde Afganistan'da İHH'nın bir yetim merkezi projesi için gittikleri Kunduz bölgesinden Kabil'e dönerken şehit olmuşlardı. Yüce Allah'tan kendilerine rahmet ve mağfiret diliyoruz.
Bugünden tarihe uzanırken Nekbe yani siyonist terör örgütlerinin, hak etmedikleri toprak üzerinde gayri meşru bir devlet kurmaları olayını atlamamız uygun olmaz. Tarihte kalmamış, devam etmekte olan bu olayın ayrıntısı hakkında web sitemizde (www.vahdet.info.tr) yayınlanan yazı ve dosyamızı incelemenizi öneriyoruz. İnşallah yarın akşam Özel FM'deki programımızda da üzerinde duracağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.