Besmele her hayrın başıdır!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, elinde makas, tesis açılışı yapıyor. Hem de ne açılış, artık Başbakanı öyle bir-iki tesis açılışı kesmiyor. Aynı anda yapılan yeni bir uygulama ile 30-40-50 tesis birden açılıyor. Neyse ki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin nazarı değmiyor. Düşünsenize nazarları bile etkisiz ve Başbakan Erdoğan makası eline alıp kurdelayı kesiyor:
- Ya Allah, Bismillah!
Ne var, nerede tuhaflık diyebilirsiniz. Yaşı genç olanlara normal gelebilir bu sözler. Ama Türkiyenin 90 yıllık tarihine bakacak olanlar orada bu sözü söyleyecek bir devlet adamını bekleyen çok sıkıntılı bir süreci göreceklerdir. Hemen linç kampanyası başlatılıp siyaseten yok olma tehlikesi her zaman vardır. Bu temeller CHP Genel Başkanı ve Başbakan İsmet İnönü döneminde atılmıştır. İnönünün bu vasfını belirtmek için o günlerin Konyasına gidiyoruz. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, bir konuşma yapmak üzere Konyaya gelmiştir. Her zaman olduğu gibi CHP İl Başkanı Fevzi Çelikin evinde konuktur. Çelik de ilginç bir kişiliktir. Hulasat-ül Beyan fi Tefsir-ül-Kuran adıyla tanınmış olan bir Kuran-ı Kerim tefsirinin yazarı Konyalı ünlü İslâm alimi Vehbi Efendinin oğludur. O gece İnönüye bir ricada bulunur:
- Sayın Paşam, yarın kürsüde halkın kalbini fethetmek için Allahın adını anan bir konuşma yapın, yeter. Başka şeylere ihtiyaç yok, Konyalının gönlünü fethedersiniz.
İsmet İnönü, İl Başkanını dinler ve istirahate çekilir. Ertesi günü Paşa çıkar, kürsüde konuşur. Fevzi Çelik şaşkındır, zira Allahtan hiç bahsedilmemiştir. İnönü, halkın kalbine taht kuracak bir fırsatı elinin tersi ile itmiştir. Kürsüden inen İnönüye yaklaşır ve:
- Paşam, hani Allahtan bahsedecektiniz, ona vurgu yapacaktınız, olmadı.
İnönü cevap verir:
- Bahsettim ya, kürsüden inerken Allahaısmarladık dedim, sözümü tuttum işte.
CHP İl Başkanı Fevzi Çelik hüsrana uğramış bir şekilde Paşanın yanından ayrılır. CHP Genel Başkanı İsmet Paşaya göre Allah demenin bile toplum önünde söylenmesi inandığı ne idiğü belirsiz laikliğe ihanet olarak algılanmaktadır.
Tabii böyle bir mantıkla halkının değerlerine yaklaşan İnönü, hiç bir açılışta da makası eline alıp besmele çekerek açılış yapmamışır. Hazretin o kadar tuhaf bir laiklik anlayışı vardır ki, cumhurbaşkanı olduğunda İzmirde dişçilik yapan kardeşini çağırıp:
- Duyduğuma göre sen Cuma namazlarına gidiyormuşsun, bir daha gitmeyeceksin. Zira bu benim laiklik anlayışıma zıttır.
Ve o kardeşi bu talebi şiddetle reddeder, ölünceye kadar da küs kalırlar.
Aynı İsmet İnönünün eşi Mevhibe Hanım ise son derece inançlı bir insandır. Çankayada her Cuma hocaları çağırıp Kuran tilaveti yapılmasını temin etmektedir. İnönü, bu durumu bile yıllarca gizler. Bir gün İsmet İnönünün evladı gibi sevdiği genç bir gazeteci olan Mete Akyol, Çankayada İnönünün konutunda bir aynanın kenarında duran Allahın dediği olur sözünün resmini çekerek parti sözcüsü Ulusta yayınlatır. Bu resmin yayınlanması İnönüyü ziyadesi ile kızdırır ve Mete Akyola hayatının dersini verir. Akyol İnönünün tavrını kendi penceresinden bakarak alkışlamaktadır. Zira İnönü dinin siyaset alanında kullanılmasından rahatsızdır. Ne ulvi bir davranış biçimi de diyebilirsiniz, camileri satıp ahır, bar-pavyon-meyhane yapmasına bakıp, İnönünün dine ve dini kurumlara bakışındaki sakatlığa da dikkat çekebilirsiniz. Gün olur, devran döner. 27 Mayıs 1960 darbesi CHPnin planlaması ve lojistik desteği ile hayata geçirilir. Cemal Gürsel ve ardından da Cevdet Sunay cumhurbaşkanı olur. Cevdet Sunay da açılışlardaki laikçi baskıdan müştekidir. Bir dostuna:
- Azizim, bu ne biçim memleket? Bir okul, hastane, tesis açılışına davet ediliyorum. Elime makası veriyorlar. Besmele çekip, kurdelayı kesemiyorum. Biliyorum ki yer yerinden oynayacak! İçimden besmele çekip kurdelayı öyle kesiyorum.
O günlerden bugünlere geldik. Geçti, geçti ama deldi de geçti! derler ya eskiler. İşte öyle geçti. 90 yıllık bir cezamız varmış, inşaallah tamamladık.
Ya Allah, bismillah!
Bismillah her hayrın başıdır!