Baas Rejimi İyice Azdı
İslâm dünyasında önemli gelişmeler yaşanıyor. Mısır'da cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda dananın kuyruğuna gelindi. Fakat eski dikta rejiminin kalıntıları, hileye başvurmadıkları takdirde Hüsnü Mübarek'in kendilerine emanet ettiği Ahmed Şefik'i kazandırmalarının kolay olmayacağını fark etmiş durumdalar. Onun için bir yargı darbesine hazırlanıyorlar ve bunda başarılı olup olamayacaklarını anlamak için tepki yoklaması girişimlerinde bulundukları gözleniyor. Nijerya'da yine havalar ısındı ve çatışmalar şiddetlendi. Sudan'da güneylilerin nakli işlemi gerçekleştirildi. NATO işgal güçleri Afganistan'da yeni hava saldırılarıyla katliamlar yaptı. Filistin'de diyalog görüşmelerinden bir ittifak hükûmetinin çıkarılabilmesi için yoğun çaba harcanıyor. Bu arada siyonist işgal devleti de Gazze'ye yönelik hava saldırılarını artırdı. Hemen her gün saldırı düzenliyor. Ve bunun gibi üzerinde durulması gereken daha birçok önemli gelişme yaşanıyor.
Bunların her biri üzerinde ayrı ayrı durmak ve ayrıntılı bilgiler vermek istesek her biri hakkında ayrı yazı yazmamız gerekir. Ama Suriye'de yaşananlar hepsini gölgede bırakıyor. Her gün yüzlerce insanın korkunç bir şekilde katledildiği Suriye'den her gün söz etseniz de yine olayların gerisinde kalıyorsunuz.
Cinayetlerin, katliamların her gün tekrar etmesi belki bu ülkeden gelen haberlere kulaklarımızın alışması ve olayların rutinleşmesi, kanıksanması sonucunu doğurdu. Tabii Suriye hakkında katil Baas rejimi hesabına propaganda yapan birtakım medya mensuplarının ve araçlarının kafa karıştırma faaliyetleri de zihinlerde "acaba olaylar abartılıyor mu?" sorusunun oluşmasına ve katliamların önemsenmemesine sebep olabiliyor. İnsanlar şunu düşünmüyorlar ki; rakamlar abartılsa ne olacak? Sayı diyelim ki yüz değil de seksen yahut seksen değil de kırk olsa ne olacak? Sonuçta korkunç bir vahşet ve katliamla karşı karşıyayız. İnsanların evleri basılarak gözlerinin önünde çocukları boğazlanıyor. Sonra da öldürülen çocuklarının cenazelerini kaldırırken bile ciddi tehdit ve baskıya maruz bırakılıyor, cenaze merasimlerini katil Baas rejimine karşı tepki eylemlerine dönüştürmemeleri için keskin nişancılar tarafından gözetim altına alınıyorlar.
Biz daha Suriye'deki bir katliamın muhakemesini yaparken, buradaki Baas lobisinin zihin bulandırma amaçlı saçmalarını ve mazlum halka yönelik iftiralarından kaynaklanan tereddütleri bertaraf etmekle meşgul olurken Baas rejiminin askerleri veya Şebbiha çeteleri bir yeni katliam gerçekleştiriyorlar. Aslında bu korkunç katliamların biri diğerini izah ederken bugün birilerinin Hule katliamı hakkında zihin bulandırmaya çalışmalarından etkilenilmesini anlamak da zor? 15 Mart 2011'de başlayan halk ayaklanmasına karşı Baas çetelerinin gerçekleştirdiği onca vahşet böyle bir katliamı kimin yapabileceğini zaten söylüyor. Nitekim Hule katliamının kanı kurumadan Beşşar'ın askerleri ve çeteleri Lazkiye'de ve Hama'da yenilerini gerçekleştirdiler. Alınan haberlere göre Hama'da gerçekleştirilen son korkunç katliamda da onlarca savunmasız kadın ve çocuk öldürüldü. Bu katliam da Hule katliamını kimin yapmış olabileceğini söylemiyor mu? Şam'daki o korkunç patlamaları kimin planlamış ve gerçekleştirmiş olabileceğini açıkça gözler önüne sermiyor mu?
Son günlerde Baas zulmünün iyice azdığı ve artık köyleri, evleri basarak Bosna - Hersek'teki Sırp milisler gibi kadınları ve çocukları evlerinde katlettikleri, günlük cinayet ortalamasını da 100'ün üzerine çıkardıkları görülüyor. Bunun iki sebebi olabilir. Hadiselerin devam etmesine rağmen halkın kararlılığını sürdürmesine karşı onu daha fazla sıkıştırmak ve geri adım atmaya zorlamak için şiddetin dozajını artırmak ya da artık bu kararlılığın sürmesi halinde kendi gazının biteceğini anladığı için intikam saldırılarının miktarını artırmak.
Fakat başta Hule katliamı olmak üzere genelde Baas rejiminin korkunç zulmünü ve katliamlarını örtmek, bu katliamları başkalarına mal etmek için çalışanların ona cesaret ve cüret kazandırdıklarını böylece yeni katliamlar gerçekleştirebilmesi için önünü açtıklarını özellikle nazarı dikkate almak gerekir. Dolayısıyla bu korkunç vahşetin ve zulmün üstünü örtmeye çalışanlar ona ortaktırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.