‘Sivas’ karanlık güçlerin işi; ‘müslüman’ların d
*Pazarları, okuyucu yazışmalarından derlemelere ayrılan bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-M. Akkurt yazıyor: ‘Sivas- Madımak Faciası’, 15. yıldönümü dolayısiyle, bu yıl daha bir tuhaf anıldı.. Hattâ bazı ‘anma’larda, Ergenekon Dosyası gereği gözaltına alınanlara destek verildiği bile gözlendi.. Yani, birileri her vesileyle ortalığı bulandırmaya çalışıyor..
Ben o günkü protesto hareketlerinin içinde, Cuma namazından sonra ve akşam 5’e kadar vardım, sonra işyerime gittim.. O protestoya bugün olsa, yine katılırım.. çünkü bu bir tepki vermek hakkıdır.. Binlerce polis ve askerin kontrol ettiği ve saatlerce süren bir protestodan sonra, akşam karanlığında, Madımak Oteli’nde yangın çıktığı açıklandı.. O zaman, ‘Bu işin içinde bir şeyler var..’ dedim. Ben o zaman, hadise mahallini uzaktan temaşa etmek için bile yaklaşmaktan çekindim, oyun içinde oyun olabileceğini düşünerek.. Ama, sonra o günkü protestocular arasından beni de filmlerden teşhis etmişler, aylarca içerde kaldım.. Ama, o gün de bu gün de inancım odur ki, Müslüman, hattâ kendisini öldürmeye kalkışan düşmanını bile bilerek ateşte yakamaz.. Böyleyken, o yangın bir kundaklama ise, bunu İslâm’a mal etmek, en büyük zulümlerdendir.. O otelin altında bir kebab dükkanı var, buna takıyorlar şimdi de.. Yahu, ben orayı 30 yıldır bilirim, o kebabçı dükkanı orada hep vardı.. Müslüman halkın ‘kutsal’ıyla alay edenler, ayrı kutsallar icad etmeye çalışıyorlar, anlaşılan.. İlginç olan, ‘Sivas Faciası’na tepki diye, Erzincan’ın Başbağlar köyü’nde 33 insanın, vahşice katledilmesinin hatırlanması bile gericilik sayılıyor olmalı ki, kimse değinemiyor..’
*SEç: O cinayette, hedef müslümanların suçlanması olduğundan, o iddia devam edecektir. Halbuki, hadisenin karanlık yönleri hâlâ da örtülü.. Başbakan Tansu çiller, hadiseden 2-3 saat sonra, otelin, bizzat borç içindeki sahibi tarafından ve sigorta primi almak için ateşe verildiğini bile iddia etmişti, ama, sonra o beyan geri çekildi.. Şimdi, Muhsin Yazıcıoğlu, ilginç iddialarda bulunuyor.. Keza, Prof. Tâhir Hatiboğlu da, ‘ölenlerden iki kişinin MİT ajanı olduğunu bir rektörün kendisine söylediğini’ açıkladı.. Daha da önemlisi, o hadisenin içinde bulunan ve SHP (CHP) m. vekili bağlamacı ârif Sağ da, ‘Aykırı Bağlama’ adıyla yayınladığı kitabında, ‘kareli gömlekli bir sivilin o akşam karanlığında oraya gelip bir subayla konuştuğunu, subayın ona selam durduğunu ve kısa süre sonra da yangının çıktığını, o kişinin kim olduğunun açıklanması gerektiğini’ yazdı, ama, kimse oralı olmadı.
Kaldı ki, (müteveffâ) Aziz Nesin bile, kendisini kurtaran itfaiye erinin, ‘bütün bunlar senin yüzünden..’ diye kendisine hışımlı davrandığını yazmıştı.. Bu anlaşılabilir bir tepkidir. Ama, daha fazlası, müslümanlara nasıl atfedilebilir? Ama, o iş müslümanların üzerine yıkılmalıydı.
‘Başbağlar Faciası’na gelince.. O facia, kendilerini ‘aydın’ diye niteleyenler için, hiç mi hiç önemli değildir. Onların ‘insan’a bakışı, işte o kadardır.
Oktay Kurtbay yazıyor: ‘PKK’nın yeni kozu, imamlar...’ vs..
*SEç: ‘Taife-i laicus’ ve onların Y.N. gibi ilâhiyatçı amigoları da, kendi rejimleri için müslümanların inançlarını kullanmıyorlar mı? İslâm’ı irtica diye düşman gösteren güç odakları da, ‘Din bize lâzım’ diye, asıl din istismarı yapmıyorlar mı? Yani, PKK yalnız değil..
-Alper Ayhan yazıyor: ‘Necîs /pis bir yerde Kur’an okunabilir, tefsir çalışması yapılabilir mi? İslâmoğlu’nun tefsir çalışmalarının sonuncusu için seçilen o mekân münasib miydi, sizce..’
*SEç: Maddî temizliğe mutlaka dikkat edilmiş olmalıdır.. önceden mübtezel proğramlar yapıldığı gerekçesiyle o mekanın mânen necîs olduğunu söylüyorsanız, o mekanın bu vesileyle temizlendiğini de söyleyemez misiniz?
-Esra Sarıoğlu yazıyor: ‘STV'nin internet sayfasında, iki hafta önce, bir tv. proğramında İmam Khomeynî ve M. Kemal konusundaki sözleriyle tartışma konusu olan ve sizin de yazdığınız gibi, bir-iki cümle dışında çok güzel izahlar da yapan kardeşlerimizden Kevser çakır için yıpratıcı yazılara yazıldı.. Bu gibi yıpratma çabalarından meded umanlar nerelerden besleniyor?’
-Rânâ Yıldız Samsun’dan yazıyor: ‘2 Temmuz yazınızda, ‘Dâr-ul’Harb /Dâr-ul’İslâm’ mes’elesine değinmiştiniz.. Konuya bir de ’Dâr-uz’Zulm’ (Zulüm Evi- yurdu) açısından da bakmakta fayda yok mu dersiniz? çünkü bugüne kadar yapılan tartışmalarda bu konu, sadece o klasik çerçeve içinde ele alınınca, ihtilafları daha da büyüttü..’
M. Mus’ab (tevhidhaber.com’da) yazıyor: ‘Em. Org. Hurşit Tolon gözaltına alınırken, ‘Ben generalim, bana dokunamazsınız..’ demiş.. Generallerin ve darbecilerin saltanat kurduğu bir ülkede, o hükmetme duygusundan, emekli olduktan sonra bile kurtulamaması, gayet normal..’
SEç: Evet, dokunulamaz sanılanlara dokunulmaya başlanması bile bir güzel gelişmedir..’
-Yasin Yasin (haksoz.net’te) yazıyor: ‘Tamam, darbeciler karşısında sessiz kalmayalım, ama, birtakım cinsî sapıklar da darbe karşıtı gösteri yaparlarsa o zaman, n’aparız ve katılmazsak, darbecilere dolaylı destek vermek durumuna düşmez miyiz?’
SEç: Sizin inisiyatifinizde yapılan bir protesto eyleminde, başkaları da kendi kimliklerini meydana çıkarmak isterlerse, ona müsaade etmemek elinizdedir. önemli olan, inisiyatifi başkasına kaptırmamak ve müstekreh kimliklilerle bir arada olmaktan da uzak durmaktır.
-Dr. Roj (Haksoz.net’te )yazıyor: ‘Bir halk kendi halini değiştirmedikçe, Allah onun durumunu değiştirmez.’ (Ra’d,11), genel değişim kanununa işaret etmektedir. Ancak şu sorular da önemli.. Geçen sene, e-muhtıra veren askerî ricale n’oldu ki, şimdi orgenerallerin soruşturmasına izin veriyor.. Bunda Hükumet’in ve de AB ve ABD’nin etkisi nedir?’
SEç: Hükûmet’in etkisi psikolojik destek mahiyetindedir olabilir. Dış etki? Ters de tepebilir.
-İsmail Ersöz yazıyor: ‘Geçen haftaki bir yazınızda Şiî-Sünnî mes’elesine değinip geçtiniz..’
SEç: O yazıdaki hedef, o konuya değinmek değil, ‘sadece benim dediğim doğrudur mantığıyla hareket edilmesinin ortaya çıkardığı yanlışlıklar’ı anlatmaktı..
Tevhîd inancında ve Nübuvvet konusunda ihtilafımız olmayan insanlarla, diğer konularda farklılıklar olsa bile, karşılıklı anlayış ve saygı içinde konuşmaktan da kaçınılmamalıdır..
-Yûsuf Qaidî (haksoz.net’te) yazıyor: 'İhtilaf, furû'da ise, eyvallah.. Ama, temel konulardaki ihtilafı mâzur göremeyiz.. Amelî noktalardaki ihtilaf aşılabilir, ama, itiqadî ihtilaflardır asıl mes’ele.. Allah bizi müslüman olarak isimlendirmişken, öteki isimlendirmelere ne gerek var?’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.