Çöle bahar geldi mi?
Eğer, kapitalizm bugün çok yönlü biçimde çıkmazdaysa arkasında da çok sebepler var. Amerika, belki Kore'de kısmen bir muvaffakiyet kazandı. Vietnam'dan ise hüsranla döndü. Ama buralardan yalnız da dönmedi, beraberinde sürüyle Vietnamlı ve Koreli vardı. Bugün onların çocukları Amerika'da iş-güç sahibi. Aslında ABD'nin asıl zaferinin adı SSCB galibiyetidir. Amerika, ne Kore'nin muzaffer tarafıdır, ne Vietnam'ın ve arkasından da Afganistan ve Irak'ın. Amerika, soğuk savaşın galibidir. Sovyet tarihinin üç büyük işgal hatası oldu. 1956 Macar, 1968 Çekoslovak ve 1979 Afganistan işgali. Zaten Türkistan işgali ilk günden başlamış ve Türk dünyası demir pençe altına alınmıştı. Sovyetlerin sonunu getiren bu işgallerdir.
Pusulanın yarısı kopunca diğer yarısı yön tayin edemez oldu. Sovyetler dağılınca ABD onun hatalarını tekrarladı. Bu devlet, eski rakibi SSCB'ye karşı iki Irak ve bir Afgan işgaliyle üçe üç hata eşitlemesi yapmıştır.
SSCB'nin de ABD'nin kader kavşağı Afganistan'dır.
Türkçedeki deyimle umulmadık taş baş yarmıştır.
Bugün ABD aynı zamanda harp malûlü insanlar ülkesidir.
Şimdiye dek mesele, bu netlikte ortaya kondu mu bilinmez? Şu var ki süper güç olmak demek, aynı zamanda havadaki uçak gibi olmaktır. Havadaki uçağın tek şansı vardır menzile uçmak. Duramaz, durursa düşer.
Bundan olsa gerek global ölçekte yeni çareler hayal edildi. Önce BOP dendi. İki yıl kadar Büyük Ortadoğu Projesi tartışıldı. Fas'tan Endonezya'ya uzanan bir yeşil kuşak konuşulmaktaydı. Daha o tam anlaşılmadan dosya rafa kaldırıldı. Bu defa da Arap Baharı denen bir sihirli kutu açıldı, ortalık tozpembe renklere büründü.
Arap Baharı'yla ilk demokrasi çiçekleri Tunus'ta tomurcuk verdi. Bir diktatör devrildi. Onun gidişi kolay olmuş, Tunus halkı, bir zalim zihniyetten kurtulmuştu. Bunu Mısır, Libya ve Yemen takip etti. Ama dünya bir fark etti ki bunlar zaten son kullanma tarihi bitmiş diktatörler. Kaddafi'yi kim getirdiyse onlar götürdü. 83'lük Mübarek de öyle. Bu arada bazı sevimli çöl diktatörlükleri aynen yerindeydi. Derken bu Arap Baharı, çok da ihtimal verilmeyen bir noktada bahar sancısına dönüştü.
Suriye zulmün ve direnişin merkezi oldu.
Kendisi diktatör olan ülkelere, dikta rejimlerine demokrasi götürmek gibi abeslikler sahneleniyordu. Çıkan sonuç şuydu, taviz veren cici, diğeri kötü. Bu arada diplomatik müesseseler iyi imtihan veremedi. Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve BM Güvenlik Konseyi hiçbir şey yapamadı.
Arap Baharı, kavruldu, çiçekler çıkan sıcaklarla ziyan gördü. Bitmeyen tehditlerin muhatabı güçlenmiş İran'ın ise keyfine diyecek yok. İşgaller İran'a yaradı. Suriye şimdi çok yönlü, karmakarışık bir problemdir.
Çölde hararet fazla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.