Siyonist Canavarın Aradığı Fırsat
Suriye'deki Baas canavarının saldırılarında cinayetlerin, katliamların gündelik hale gelmesi, adeta rutinleşmesi ve normalleştirilmesi, dolayısıyla günde ortalama elli ile yüz arası insanın katlediğine dair haberlerin alelade bir gelişme olarak karşılanması karşısında artık siyonist işgal devletinin saldırıları ve cinayetleri insanlara basit geliyor. Böyle bir durum ise siyonist canavar açısından bulunmaz fırsattır.
Baas canavarının gerçekleştirdiği korkunç ve vahşi katliamların, siyonist canavara sunduğu bir diğer önemli fırsat da tüm diğer gelişmeleri, olayları ve saldırıları gölgede bırakmasıdır. Örneğin son dönemde NATO kuvvetlerinin Afganistan'da gerçekleştirdiği saldırılardan ve katliamlardan kimsenin doğru düzgün haberi bile olmadı. Nijerya'daki çatışmalar ve büyük can kayıpları medya organlarına mahalle kavgası gibi yansıdı. Dolayısıyla kamuoyunda pek gündem oluşturmuyor. Tahmin ediyoruz Suriye'deki vahşi katliamlar olmasaydı Mısır'daki dikta artıklarının taktikleri ve cunta oyunları biraz daha yakın takibe alınacaktı. Belki de dikta artıkları bütün bunlara cesaret etmekte zorlanacaktı.
Gazze üzerindeki insanlık dışı kuşatmanın sürmesini sağlamak için her yola başvuran siyonist canavar böyle bir fırsatı bulunca değerlendirmez mi? Onun geçmişte izlediği politikadan da bu gibi fırsatları nasıl değerlendirdiğini biliyoruz. Bu itibarla Baas zulmünün sergilediği vahşet işin gerçeğinde Filistin davasına bu yönden de zarar veriyor ve olumsuz yansıyor. Çünkü dolaylı yönden siyonist zulmün ve saldırıların önünü açıyor.
Filistinli tutsakların kararlı duruşu karşısında telaşlanarak onların taleplerini kabul etmek zorunda kalan siyonist canavar son günlerde Suriye'deki dehşet verici saldırıların ve katliamların oluşturduğu dumanlı havadan yararlanarak Gazze'ye yönelik saldırılarını şiddetlendirdi. Son birkaç haftadır bu bölgeye yönelik saldırılarını gündelik hale getiren siyonist canavar son bir hafta içinde dozajı artırdı ve her gün ölüme neden olan saldırılar gerçekleştiriyor. Bazı günler birden fazla cinayet saldırıları düzenledi. Örneğin geçtiğimiz Salı ve Çarşamba günleri arka arkaya düzenlediği saldırılarda yirmi dört saat içinde altı ayrı cinayet gerçekleştirdi. Öldürülenler arasında henüz iki yaşını doldurmamış bebekler de var.
Gazze'de siyonist canavarın askerî mekanizması tarafından bu saldırılar ve cinayetler gerçekleştirilirken Batı Yaka bölgesinde de sivil cephesini oluşturan yahudi göçmenler tarafından baskınlar, sabotajlar ve cinayetler gerçekleştirildi. Bazı yerlerde camilere baskınlar düzenleyen sözde sivil canavarlar cami içinde cemaatlere saldırdı, camilere büyük zayiat verdirdiler. Siyonist gaspçılar Batı Yaka'nın el-Halil şehrinin köylerinde düzenledikleri saldırılarda iki Filistinli genci şehit ettiler. Fakat ilginçtir ki Mahmud Abbas yönetimine bağlı güvenlik görevlileri Filistinlilerin bölgelerine girerek bu suçları işleyen teröristleri yakaladıktan sonra işgal devletinin güvenlik organlarına teslim ediyor. Oysa işgal devletinin güvenlik organlarının bu eşkıyaları cezalandırmayıp aksine ödüllendirmeye bile kalkıştığı biliniyor.
Baas katliamlarının oluşturduğu dumanlı havadan, Batı Yaka'da siyonist terörün resmî mekanizması da evlere düzenlediği baskınlarla ve gerçekleştirdiği tutuklamalarla yararlanıyor. Son dönemde bu bölgedeki tutuklamaların sayısında ciddi artış var. İşin ilginç olanı da Abbas yönetiminin kendi kontrolündeki bölgelere giren işgalci teröristleri yakaladıktan sonra cezalandıramamasına ve işgal devletinin güvenlik organlarına teslim etmek zorunda olmasına rağmen siyonist canavarın silahlı çetelerinin Filistinlilerin bölgelerine rahatça girip evlerine bile baskınlar düzenleyebilmeleri ve onları evlerinden alıp götürebilmeleri. Tam anlamıyla bir efendi-hizmetçi ilişkisi. Böyle bir ilişkiden neyin devletini çıkarabileceğini düşünüyor acaba Abbas!
Bu duruma rağmen Abbas'ın yine görüşme masasına dönme hazırlığı içinde olduğuna dair mesajlar vermesi düşündürüyor. Oysa işgalci saldırganla masaya oturmasının öbür tarafta Filistin içindeki diyaloğu baltalayacağını da çok iyi biliyor. Zaten iç diyaloğun yeniden durağan bir döneme girmiş olmasının sebebi Abbas'ın bu tutumu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.