Faruk Köse

Faruk Köse

Prag’dan Taşkent’e Özbek Baharı-2

Prag’dan Taşkent’e Özbek Baharı-2

Bugünlerde bütün dünya, Suriye’deki Alevi-Nuseyri yönetiminin başındaki Esed’in ne denli eli kanlı bir diktatör olduğundan haberdar ve bu diktatörün devrilip Suriye halkının özgür olması için formül arayışında.

Ancak aynı dünya, her nedense Özbekistan’ın başındaki eli kanlı ve zulümde sınır tanımayan diktatör Kerimov’a karşı hiçbir şey yapmıyor. Kerimov diktatörlüğünden dünya toplumlarının haberi bile yok; çünkü her nedense “gündem oluşturucular” “Özbekistan gerçeği”ni saklamakla meşgul. Dünyaya “demokrasi” ve “özgürlük” vaadeden ABD ise, Kerimov’un en güçlü destekçisi.
Bu durumda Özbekistan muhalefeti için “iş başa düşüyor.” Nitekim onlar da bunun farkındalar ki, birbirinden çok farklı ve hatta zıt dünya görüşlerine sahip Kerimov muhalifi 9 teşkilat, ülkelerinin “ortak sorun”una, “Kerimov diktatörlüğü”ne karşı birlik olup “ortak cephe” oluşturdular; Özbekistan Halk Hareketi’ni kurdular. Geçtiğimiz Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri, (29 Haziran - 1 Temmuz), Özbekistan Halk Hareketi’nin, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da 2. Kurultay’ı vardı.
Şimdi, davetli olarak katıldığım bu kurultay hakkındaki izlenimlerimi ve Özbekistan’ın özgürlüğü için alınan kararları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kurultay’da “çok farklı seslerin, birbirine zıt görüşlere sahip teşkilatların, Kerimov diktatörlüğünün yıkılması ve Özbekistan halkının özgürlüğüne kavuşturulması ortak amacı etrafında, uyum içinde bir araya gelebilmesi” dikkatimi çeken en önemli hususlardan biri oldu. Bir diğer dikkat çekici husus, bu farklı seslerin tümünün, Muhammed Salih’in liderliğine itirazsız rıza göstermesi. Muhammed Salih, bütün farklılıkları ve zıtlıkları, hiçbir baskı ve zorlamada bulunmaksızın, geniş yürekli bir tutum ve sükûnetle tölare ederek, nihayetinde ortak bir zeminde buluşturmayı başardı. Böylece Özbek muhalefetinin “güçlü bir liderlik”e sahip olduğunu göstermiş oldu.
Kurultay sonrasında alınan kararlar, muhalefet hareketinin bundan sonraki süreçte “daha da aktif ve etkin bir mücadele süreci” takip edeceğini gösteriyor. Nitekim alınan kararların daha ilk maddesinde, “propaganda vasıtalarında yeni ve efektif üslupların geniş olarak kullanılacağı” ifade ediliyor. Bu etkili propagandanın Özbekistan’ın içine yönelik olarak yapılması ve Özbekistan Halk Hareketi’nin Özbek halkına tanıtılmasına yönelik faaliyetlerin genişletileceği özellikle vurgulanıyor. Bu, hareketin “yurt dışı oluşumunun tamamlandığı” ve artık “içeriye yönelik faaliyetleri yapabilecek örgütlülük”e ulaştığına işaret etmesi bakımından önemli.
Bu tanıtım faaliyetlerinin “öğrenciler ve askerler arasında” daha bir önemle yapılması da alınan kararlar arasında. Yine Kurultay’da, “Hareketin birliğini ve amaçlarını derinleştirmek ve daha net hale getirmek” kararı alındı. Bu amaçla ulusal ve uluslararası bir dizi çalışma öngörülüyor. Bunlar arasında şunlar dikkat çekici:
“Kerimov yönetiminin halen yürüttüğü doğumu kısıtlama politikasının yanlışlığını” millete anlatmak, “çocukların mecburi olarak çalıştırılması” uygulamasına son verilmesini sağlamak, “Kerimov yönetiminin cinayetlerini ve zulümlerini, devlet çarkında dönen rüşvet ve paragözlüğü” ortaya çıkarmak, “sürgünde yaşayan muhalif liderlerin hukuken aklanarak ülkelerine dönmesi için hukuki zemin oluşturma” yolunda çalışmalar yapmak, “Özbekistan Halk Hareketi’nin Özbekistan’da kanunen tanınmasını ve legal haline gelmesini” sağlamak.
Özbekistan Halk Hareketi’nin, bundan sonraki süreçte “diplomatik faaliyetler”e yönelmesi de alınan kararlar arasında. Nitekin bu kapsamda, “Özbekistan’daki siyasi ve içtimai ahvalin reel manzarasını incelemeleri için gelişmiş devletler ile maslahat seviyesinde ilişki kurulması”na karar verildi. Bunun yanında, “Özbekistan’daki ahvalden dünya devletlerini muntazam biçimde haberdar etmek” kararı da diplomasi misyonunun bir gereği olarak önemli.
Kurultay’da alınan en önemli kararlardan biri, “ne pahasına olursa olsun”cu bir mantıkla değil, “yapıcı” bir mantıkla hareket edileceğinin karar altına alınmasıdır. Nitekim alınan kararlardan biri, “Özbekistan’daki mevcut rejimin def’aten yıkılmasına ve hatta ondan sonra ortaya çıkabilmesi mümkün olabilecek büyük bir kaosa karşı hazırlıklı olmak ve tedbir almak” şeklinde. Demek ki, diktatörlük rejimini yıkmak ve sonrasını akışına bırakmak değil, plânlı ve toplumsal kaosa meydan vermeyecek nitelikte “kontrollü bir strateji” ile hareket etmek esas alınıyor. Bu, mücadelenin “uluslararası meşruiyet sınırları”na riayet edeceğini göstermesi bakımından dikkat çekici.
Özbekistan Halk Hareketi lideri Muhammed Salih’in, Kurultay’ın kişisel görüşlerin ifade edildiği bölümünde yaptığı konuşma, Özbek muhalefetinin gelecek yıllarda “sert yöntemlere başvurabileceği”nin işaretlerini verdi. Nelson Mandela’nın Güney Afrika’daki Apartheid yönetimine karşı yürüttüğü mücadelede takip ettiği evreleri örnek veren Muhammed Salih, “halkına zulmeden ve bunu sistemli ve sürekli hale getiren diktatörlük yönetimlerine karşı sadece sivil itaatsizlikle mücadele edilemeyeceği”ni, bir noktadan sonra son çare olarak “silahlı kalkışma” gerekebileceğini, bunun da “Arap Baharı” vesilesiyle dünya kamuoyunda meşru hale geldiğini ifade etti. Böylece Özbek Muhalefeti’nin, ilerleyen yıllarda “uluslararası sistemle uyumlu bir silahlı kalkışma”ya hazırlanması gerektiğine kişisel görüşü olarak işaret etmiş oldu.
Özbek muhalefeti Türkiye’den çok şey bekliyor. Muhammed Salih’in ifadesiyle, “eğer Türkiye Ortadoğu’ya gösterdiği ilginin yüzde birini Özbekistan’a gösterse, Kerimov o koltukta oturmaya devam edemez.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi