Rahim Er

Rahim Er

Aydının eksik yanı

Aydının eksik yanı

Ekranda konuşuyor, her yanı magazin, siyaset ve futbol programları kapladığı için edebiyata dair bu nadir programı zevkle de dinlenmekte. Rus, Fransız ve diğer belli başlı batı ülkelerinin romanından, şiirinden, tiyatrosundan söz edilmekte. Hatta o kadar da değil, Latin Amerika memleketlerinin edebiyatı da konuşulmakta. Yazarlar, eserler, eser kahramanları tafsilatıyla dile geliyor.
Çok iyi..
Ne var ki noksan.
Noksan olan iki husustan biri, Avrupa ve Amerika'nın dışında bir başka dünyanın daha var olduğunun görülmemesidir. Diğeri de kendi köklerini keşif mecburiyeti.
Şayet Cengiz Aytmatov, Rus diliyle yazmasaydı, kim farkederdi bir Kırgız yazarı? Öyleyse Türkistan edebiyatında kendi lisanlarında eser veren daha başka kabiliyetlerin olmadığı iddia edilebilir mi? Kazak edebiyatında, Hind edebiyatında Pakistan'da, Sudan'da çok güzel şairlerin, yazarların, romancıların olmadığını kim söyleyebilir?
Dememiz o ki fikre, estetiğe, edebiyata, dair konuşan veya yazan Türk aydını, bu Tanzimat ve erken ve orta Cumhuriyet alışkanlığından kurtulmalıdır. Dünyanın başka coğrafyaları da var. Türkistan, Çin Hind, Pakistan Arap ve Afrika diye memleketler de mevcut. Bura insanlarının da duyguları, öfkeleri, sevgileri ve kalemleri bulunmakta.
Kendi köklerini keşfetmek ne demek?
Bu ülke çocukları en az bir yüzyıl boyunca kendi değerlerinden savruldular. O savrukluk sebebiyledir ki bazısı sosyalist oldu, bazısı ırk öncelikli, bazısı İslamcı oldu. Bu da değerler çatışmasını getirdi. Bu ülke çocukları, din tarih, gelenek olarak ülke kumaşını dokuyan ne varsa onlara bir İtalyan veya Finlandiyalı kadar yakın oldular.
Edebiyata dair, edebiyatın eski dünya ve yeni dünya yüzüne dair konuşan aydın, yalnızca yüzünün dönük olduğu yana dair fikir ürettiğinin belki farkında. Ama içinden çıktığı toprakların özünden tamamen habersiz.
Dostoyevski tamam, Budala aynen doğru.
Bodler, Hegel vs anlaşılıyor.
Piyer Loti'ye dair, o tepeden Halice, Haliç'teki köprüye dair söyledikleri amenna, imzalanacak cinsten. Fakat sıra cin'le alakalı konuşmaya gelince. Orada çıkmaza girilmekte. Sanırsınız uzak bir gezegenin toprak yapısına dair rapor verilecek. Cin için hayali gibi bir şey denebiliyor. Hayır, o bazıları gibi inkâr etmiyor. Bunu kasden yapmıyor. İdris-i Bitlisî'yi konuşuyor ama onu da bilmiyor. Ve fakat evliyaya hürmette kusur etmiyor. Yavuz'u ise kekremsi bir üslupla anıyor. İşte bunlar aydınımızın bizzat kendisi tarafından keşfe muhtaç yanlarıdır. Cin denen varlığın Kura'n-ı kerimin yani Cenabı Hakkın haber verdiğinden habersiz. Cin kelimesinin çoğul, tekilinin cinni demek olduğunu bilmiyor.
Bu bir misaldir.
İyi niyetli aydınlar bile kökleriyle köklü bağları olmadığı için hayıflanılacak hatalar işleyebilmekteler. Nasıl işlemesinler ki? Onlar mağdur. Onlar, harf ve kelime mağdurları. Onun için münevver, aydın, entellektüel denmesi, sıfat çok da mühim değil. Mühim olan, yerli kalıp doğuyu ve batıyı kavrayabilmekte.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi